20 Ekim 2010 Çarşamba

Pencerenin Gözleri

Gökyüzünün rengi gri bugün ve kuşlar gökyüzünde uçuyorlar, üstlerine damlalar düşüyor ve onlar damlalara aldırmadan kanat çırpıyorlar. Küçük küçük binaların, daracık yolların üzerinden uçarken ıslanıyorlar. Küçük kuşlar çok çok yukarılardan aşağıya bakıyorlar. Gördükleri (hey gidi) koca dünyadaki küçük dünyalar…

…Eylül ofisinin dar penceresinden çevresini izliyor. Damlalar sertçe betona çarpıyor sonra terasın avlusunda birikiyor. Su içini ürpertiyor çünkü soğuk havaların verdiği hissi anımsıyor. Başını gri gökyüzüne çevirdiğinde ise küçük kuşları görüyor; Onlar kanat çırpıyor, muhtemelen güneye gidiyor. Eylül, soğuk havalarda ne zaman gökyüzünde uçan bir küme kuş görse, biliyor: “Kuşlar güneye uçuyor.”

…Okul sırasında esmer, narin, küçük bir kız çocuğu… Hocası iklimlerden bahsediyor. "Türkiye’de dört iklim yaşanıyor: İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış. Kışlarda kuşlar sıcak iklimlere uçuyor. Kuzey soğuk ve güney sıcak. Dünyadaki en sıcak yer Antalya. Kuşlar Antalya’ya uçuyor. Onca kuş, uzun bir kumsalda güneşleniyor. Çünkü kuşlar güneşi seviyor. Minik şezlonglarda onlar, on bin baloncuklu gazozlarını yudumluyor; gözlerinde siyah camlı gözlük… Kuşlar, yanmasın diye kanatları, ayaklarını kullanarak birbirlerine yağ sürüyor." Küçük kız başını nazikçe okşayan büyük elin ağırlığıyla irkiliyor. Sonra kulakları ince bir ses duyuyor. Sesin sahibi “Eylül (!) diyor; söyler misin lütfen az önce ne dedim ben?" “Öğretmenim Kuşlar güneye uçuyor!”

Küçükken Dünya insana ne kadar büyük geliyor. Okul büyük, yollar büyük, ev büyük, anne ve babalar sonra öğretmenler çok büyük. Komşu teyzenin çamaşır suyu kokan elleri ve yemekten hemen sonra tabakta yenmeyi bekleyen bir dilim kek, gerçekten büyük.

…Dünya, pencerenin gerisinden bakarken insana ne kadar da küçük geliyor. Sıcak iklimler, uzak kültürler, tüm o anlatılan yerler ve öğretilen şeyler hani nerdeler? Eylül, rüzgarın hafif hafif sarstığı ağaçları, yüksek katlı beton binaları, damlaları ve uçan küçük kuşları görüyor. Dünyadan şimdi sadece bunları görebiliyor ve fazlasını görebilme ihtimali güzelken, onun canını sıkıyor. Çünkü, o işyerinde; Ve sadece bir süre (sanat yönetmeni gelene kadar) pencereden bakacak.

…Kuşlar bazen pencerelere konuyor. Çünkü bazı pencerelerin meraklı gözleri açık oluyor.

Özlem Kaplan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder