23 Şubat 2012 Perşembe

İmparatoriçe, Aşkı Akla Hapsetti.

Uzun uzun zaman önce, bir imparatoriçe vardı.
Kırmızı rengi yasakladığı diyarında,
Akıllı uslu yaşayıp giderdi.
Bu imparatoriçe ilk görüşte aşka hiç inanmazdı (!)
Bu yüzden aşk, ilk öpüşte aklını esir aldı.
İmparatoriçe karıştı!
Soylu ve erdemli arayışı tene mi yenilmişti?
Tine ten mi hükmetmişti?
Maviye boyadığı diyarını al bastı.
Sakin renkler cümbüş etti.
Cıvıltı, pırıltı, kıpırtı tı tı tı…
Duygular dört bir yanda yankı yankı çoğaldı…
İmparatoriçe Aşktan ötürü akılsız kaldı.
Bir deli divane imparatoriçe oldu, çıktı…
Kendini bilmez halde duygularına teslim oldu.
Aklını başından alan Aşk, başta güzeldi:
Lezzetli bir yemekti,
Mis bir kokuydu,
Muazzam bir görüntüydü…
Kendi diyarına ve imparatoriçeye hükmeden imparator, başka birini öpene kadar aşk böyle sürdü.
Ve sonsuza kadar mutlu yaşamadılar.
Aşk geride harabe bir diyar ile yıkık bir imparatoriçe bıraktı.

"İşte o gün bugündür;
İmparatoriçenin diyarında Aşk, akılda hapistir!"

21 Şubat 2012 Salı

... Acıyı Duydum

Bir şarkı dinledim.
Notalar bir ağızdan bağırıyordu.
Şiddetle, “acıyor acıyor (!)” diyordu.
Duygudan duyguya sürüklendim,
İçim sızladı, kederlendim…
Sevgiyle, neresi acıyor? dedim,
Öpeyim geçsin (!)
Dinlemediler…
Ben öpmedim,
Onlar da söylemeye devam ettiler.

"Ben acıklı bir şarkı dinledim,
Şarkının acısını dindiremedim (!)"

17 Şubat 2012 Cuma

Cevap Yaz

İlk defa ne zaman yazmıştım?
Kalem yazmayınca kızmıştım?

Ne zaman birine tutkuyla yazılmıştım?
Kış mıydı yoksa yaz mı?

Kader, alnıma aşkı hangi mevsim yazdı?
Ben aşka ne zaman yazmaya başladım?

Yazımdaki mürekkep ne zaman terledi?
Kaçıncı yazım kurşun izi?

En sevdiğim kitap yazıldı mı?
Yazılmadıysa yazmalı mı?

Ben ne yazıyorum?
Cevap Yaz!

16 Şubat 2012 Perşembe

Eylül'ün Harika Diyarı

…Eylül, Müdür Bey’in odasında, sıkıcı bir toplantının tam ortasındayken gecenin içindeki yıldızlarda dalıp gitmişti.

İnsanı her şey sınırlıyordu. Uzak yollar, anlayışsız insanlar, geçerliliğini yitirmiş ama her ihtimale karşı uyulan kurallar… Sınırlanamayan ve hiçbir yere çarpmadan ilerleyen tek şeyse hayallerdi. Eylül yaşının verdiği olgunlukla yeryüzünde geçirdiği onca yılda işte bunu öğrenmişti. Engellenemez tek şey hayallerdi!

- “Gerçekten gerçeği mi yaşıyoruz? Belki de sadece derin bir rüyanın içindeyiz; ya da belki sadece birinin hayalinin içindeki hiç biriyiz?” Hayatı haddinden fazla ciddiye almakta ise, birinin hayalindeki “hiçbiri olduğunu düşünmek” insanı hafifleten bir zihinsel iksirdi...

Eylül, gece mavisi ojelerinin içine ufalanmış simleri seyrederken işte tam da bunları düşünüyordu. Yıldızları, sınırları, yaşını, işini, hayatı…

Erkekler ve pek çok kadın hala kırmızı ojeleri güzel bulurken; tırnaklarını alışılmışın dışındaki renklere boyamayı seviyordu ve “Sen tuhafsın!” diyen insanları cesurca onaylamaktan gizli bir keyif alıyordu. Ona ismi yerine “Deli Kız” diye hitap edenleri sıkıştırıp göğsünde, kalbine sokmamak için kendini zor tutuyordu. Çünkü, gündelik hayatı içinde kendini en mutlu hissettiği hali “deli” haliydi. O anlarını keşfeden ve öylece kabul edenlere duyduğu sevgi katlanarak büyüyordu.


Müdür, hülyalara dalmış Eylül’ü görünce toplantıya geri dönmesi için seslendi.
-“Deli Kız” yine nerelere gittin, dedi.
-İşimiz var!..

Eylül bunun üzerine zihnindeki gece ve yıldızlarla süslü harika diyarından çıktı ve işine geri döndü.

O.K.

7 Şubat 2012 Salı

Sığ Adam

Derinlerime dalma,
Yüzeyde kal!
İçine çeker seni,
İçimdeki renkli dünya,
Nefesini keser büyülü güzelliğim,
Ahengim, devinimim, derinliğim,
Vurgun yer, boğulursun oracıkta.

Oysa ben, uzun yaşa isterim.
O yüzden hadi sen, kumdan kalelerinle oyna!
Ö.K.

6 Şubat 2012 Pazartesi

OKUR

İnsan okumayı seviyorum.
Önce cildini okşuyorum,
Dışı toz, ısısı buz…
Sonra inceden kokluyorum.
Tanıdık bir yabancı tat alıyor burnum…
Hemen Yazılıyorum…
Cildi atlayıp, sayfaları karıştırmaya başlıyorum.
Bir iki sayfa okuyorum,
Üç dört sayfa atlıyorum…
Anlıyorum; Yanılıyorum.
“İçerik fosss”
Madem öyle; “gel senle sıcak kaşarlı bir tost yiyelim diyorum”
Tossst!