3 Haziran 2011 Cuma

Yüklü Bulutlar

...
Sabaha karşı seni uykusuz karşıladım.
Öyle olması gerek(!)tiğinden olsa gerek,
Fark ettin ama sormadın bir şey.

Bense merak içindeyim,
Sorularla yüklüyüm.
Yağdırmak istiyorum onlarca kelime…
Sonra yatıştırıyorum kendimi.
Dinlen diyorum dinlen,
Senin “uyuman” gerek!

Sabah, gece kadar karanlıkken
uyumak gerek…

2 Haziran 2011 Perşembe

E(N)FES BLOG YAZARI OLMAK

Bahardı. Terasımın tam üstünden, bulutların hafif gövdelerini ağır ağır çekerek uzaklaştıkları bir günde, bal renkli şişenin içindeki soğuk içeceğimi yudumluyordum. Havalar oldum olası bana tesir eder, o duygudan bu duyguya sürüklerdi. Beni içine alan bütün havalara alışkındım: Güneşli, yağışlı ya da karlı… Sanki hepsi benim bir parçamdı; içimdeki dünyanın doğası bi’ öyle bi’ böyle havalardı.

O gün, içkimin içiminden olsa gerek, içimde coşkulu bir serinlik hissediyordum: Kahverengi tonlardaki bulutlarımdan altın sarısı arpa suyu yağıyordu ve birikip nehirlerimde lıkırdıyordu. Kendimi e(n)fes hissediyordum böyle anlarda. Havada uçuşan baloncuklarımdan tıs sesi geliyordu; sesler birleşince ise, güzel mi güzel bir melodiye dönüşüyordu. Köpük köpük kümelenmiş hücrelerimden yaşam fışkırıyordu sanki. Ruhum tatlı bir ilkbahar sabahını yaşıyordu. Oh diyordum, oh be yaşamak bu işte(!)

Konuşmak istiyordum, gülmek ve öpmek. Sonra, aşık olmak istiyordum; geçimsiz olmak, özür dileyip barışmak… E(n)fes e(n)fes e(n)fes… İçimdeki metal kutuda kapalı duran bütün duygularım özgürlük istiyordu benden. Yaşamın tadına varıyordum içkimin acımtırak tadında. Sanki hüznü ve sevinci harmanlayıp sunuyordu tapınılası ruhumun sunaklarına…

Baharın kollarında içiyordum. Şair olmak istiyordum, belki de farkında olmadan oluyordum. Şarkı söylemek istiyordum ve utanmıyordum, söylüyordum; Sesim çatlıyordu, her bir çatlaktan billur bir ses yükseliyordu. Şelaleler gibi çağlıyordum, parlak bir spotu andıran güneşin altında “güzel oluyordum” (!) Dudaklarımdan kelimeler dökülüyordu, “içimdeki kilitli odanın anahtarı” diyordum. Ona, onu yazmak istiyordum; yazdığım bütün yazılarımı da “İçimdeki Kilitli Odanın Anahtarı’na” ithaf ediyordum.

Her yudumda kilidi açıyordum. Kapı aralandıkça ılık bir bahar yeli doluyordu odamdan içeri. E(n)fes, e(n)fes, e(n)fes… Odam, kelimelerle dolup taşıyordu. Eşikten dökülenler girip askerler gibi sıraya baharı selamlıyordu. Rahat(!) diyordum onlara “rahat”… Gevşeyin biraz!
Anlıyordum aslında, yazılmak istiyorlardı kadın kadar güzel satırlara. “E(n)fes bir blog’a mesela! blog.efespilsen.com.tr Ö.K.