Titriyorum, üşüyorum.
Saçlarım dağınık, yüzüm solgun, bacaklarım çıplak.
Parmak uçlarım üzerindeyim.
Dayandığım tezgah, mermer.
Ve mutfak dolabı çok yüksek.
İçkimi gizlediğim yerden nihayet alıyorum.
İçim, dışım gibi! Onu olanaksız gizlemek…
Yapma diyenim yok, durduranım.
Yapayalnızım.
Ellerime bakıyorum: Onlar da ince dallara tutunmuş sarı birer
yaprak.
Kendime acırken; İçmek, içmek, içmek…
Yakıcı bir serinlik…
İçimi yıkamak, unutmak, boş vermek istiyorum.
30’larımın ortasında, benim kaderim teklik.
Çıplak etimi seriyorum betona…
İçimi çekiyorum; Nefesimi veriyorum:
Alkol kokusu doluyor mutfak.
Kendime diyorum: unut be unut! Koca kadınsın! Ayıp!
Hayat, bu katlanmak gerek.
Bu da geç’cek, geç’cek, geç’cek.
Sesimi duyuyorum; kelimelerim inandırıcı gelmiyor.
İnsan bir kendini kandıramıyor.
Yanımdan Fatma geçiyor; terliği indiriyorum üstüne: Geber
böcek geber böcek geber böcek…
https://www.youtube.com/watch?v=DlsYbtyik_k
işte Teoman böyle hissettiriyor!