“Bir vakitler” diye başlayan yazının kahramanları, bir adam
ve onu yıllardır görmeyen bir kadındı. Tesadüf eseri, alelade bir yerde ayak
üzeri kesişen yolları kısa sürede ayrılmıştı. Hayatları başkaydı… Adam kadını
kısa sürede unuttu, hayatına baktı: hayalleri ve onları gerçekleştirmek için
kurduğu makul planları vardı. Hayat adama cömert davrandı ve beş yıl içerisinde
ona istediklerini verdi. Ülkeler gördü adam, şehirlerde yaşadı, kadınlarla
tanıştı. Kadın hiçbir yere kımıldayamadı, adamı uzaktan izlemekle yetindi.
Evrenin cömert enerjisine güvenerek umut etmeyi sürdürdü. Gördüğü bir fotoğraf,
duyduğu bir kelimeyi hafızasına kaydedip, içinden tekrarladı… Sonsuz bir özlem
duydu, engel olamadığı bu his içini çöle çevirdi, yaktı kavurdu. Arabesk
filminde Şener Şen’in çölde “Allahım kör et beni” şarkısını söyleyerek sürünüşü
gibi süründü senelerce ve haline acısa mı yoksa gülse mi bilemedi… Aslında
kadın salak da değildi: Kendi kendine neden bunu yaptığını çok sordu ama bir
türlü doğru cevabı bulup veremedi. Sadece salak olmamasına rağmen(!), salak bir
saplantıyla bu adamı unutmamayı sürdürdü. İspanyolların dediği gibi “Hayat
varsa umutta vardır.” son nefesini verinceye kadar o adamın adını
unutmayacağını da biliyordu ve yeniden yollarının bir nedenden kesişeceğine
duyduğu inancı hiçbir zaman yitirmedi. Adam şimdi bir yerde mutlu mesut yaşıyor
ve kadın başka bir yerde onu unutmamayı sürdürüyor… Aşk kumar gibidir, kim kazanacak kim kaybedecek bilinmez ve Hayat sürprizlerle doludur, vakti gelir veri verir masum yüzlü arsız bir kadın gibi şaşarsın. "Bir vakit verelim" görelim(!)
...
Ölmezsem yazarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder