24 Mayıs 2012 Perşembe

YOLCULUK NOTLARI (ON)

Sümüklü Muavin

Otobüse bindim. Metal kutu yine hınca hınç dolu. Yol alıyor, sonra düşüncesiz minik bir araba yüzünden şoför tam hızını almışken sertçe frene basıp yavaşlıyor. Kırmızı ışıkta şoför minik arabayı yakalıyor ve yolcuların biniş yaptığı kapısını açıp şoförüne diyor ki: Yolcuların en az yarısı bu fren yüzünden anama sövdü. Küfrün yarısı sana aittir! Sesinde öfke yok, espri var. Kelimelerin taşıdığı ağır anlam yumuşak sesin etkisiyle hafifliyor.

Benim yüzümde bir anlamsız tebessüm… Görüş alanımdaki bir kaçında daha benimkinin aynından!..

Yola kaldığımız yerden devam ediyoruz. Sonra durağımda inip dolmuş durağına yürüyorum; sahiplendiğim kuyruğu”m”a giriyorum. Dolmuş neyse ki çok bekletmiyor geliyor, biniyorum. Paramı veriyorum, biletimi alıp hep tercih ettiğim yere oturuyorum. Birinciyim, peşimden diğerleri biniyor ve kuyruk bitiyor. Dolmuş hareket ediyor.

Bir süre geçiyor geçmiyor gözüm muavine ilişiyor. Eli burnunda –mı? (anlamlandıramamaktan kaynaklı anlık bir şaşkınlık) dikkat kesiliyorum. “Evet eli burnunda(!)” içimden doğruluyorum. Ulan bindiğimizde bileti koçanından ayırırken elini tükürüğünle ıslattın görmezden geldik, ya bu nedir sümüklü(!) diyorum içimden. Kızıyorum! Malum bilet elimde. Tükürüklü, sümüklü, terli; muavinin vücut sıvılarının tümüne bulanmış. Tiksiniyorum! Lan ben senin ananı… diyecek oluyorum (yine içimden) ama tutuyorum kendimi demiyorum. Anasına yazık. Sonra, kızdığında birilerine birileri bu anaları ağzımıza dolamamız genel olarak hiç hoş değil. Yapmıyorum! Erkek egemen toplumun ürünü diyesim geliyor ama “Eşeğin oğlu” küfrü de babaları hedef alıyor. Derdimiz karşımızdakinin bizzat kendiyken Anayı babayı işin içine karıştırmak niye: “Öküz" diyorum öküz! Eee hayvanın da suçu yok ama o an için mucit olamıyorum.

Sümüklü Muavinle göz göze geliyoruz bir an. Sallamıyor hiç beni gamsız adam. Bileti otobüsün içine atıyorum; Hayat, şartlar, insanlar… yola devam!

2 yorum: