25 Mayıs 2012 Cuma

YOLCULUK NOTLARI (DOKUZ)

Koltuğumdaki El


İleriye bakarken gerisini gören insan görmedim ama tahminim benim gibi yanlarını gören çoktur. Yine dolmuştayım; yine, yine, yine! İlk durakta binip son durakta inan biri olarak dolmuşun/m kadim yolcusuyum denebilir. Biri biner, diğeri iner; yanım, ötem, berim dolar dolar boşalır; değişir de değişir ama ben hep ordayımdır: koltuk gibi, tutunma direği gibi, inecek var düğmesi gibi… Dolmuşun ister gerisinden ister berisinden say “demirbaş” (!) Dolmuştaki düşüncesiz kocabaşlardan olacağıma bin kez demirbaş olmayı yeğlerim.

Soldan üçüncü sıradaki çift kişilik koltuğu “biri”yle paylaşıyorum. İsimsiz cisim= biri! Biri iniyor biri biniyor sürekli. Sonra, yolun sonu görünüyor, hiç ”biri” yanıma oturmuyor. Oh! Teklik hoşuma gidiyor. Eee, insan özünde yalnızdır di mi! İleri bakıyorum, gerimi göremiyorum ama yanımda bir çıkıntı beliriyor. Ana tarafından Lazlık vardır. O tarafımdan düşünüyorum: esprili, gevşek, sivri bir içtenlikle kendi kendime “Ula pu nedur?” diyorum. Kafamı çeviriyorum aaa… Elin eli! Bir el bilekten itibaren koltuğun yatay direğini aşmış, benim yan koltukta yukarı aşağı sallanıyor. Dolmuş yamalı yol boyunca her tümsekte havalanıyor ve el kımıl kımıl kımıldıyor.

Ele sinir oluyorum ve öyle bir bakış atıyorum ki anlatamam. Lakin el arsız, meydan okuyor “yumruk” oluyor: Şimdi yumruğun zihnimde yıllarca öğrenip biriktirdiğim öyle anlamları var ki… Anlam yere, zamana ve insanına göre değişiyor. Yukarı yumruk meydanlar ve direniş, savrulan yumruk tartışmada şiddet, boks maçında spordaki bir hamle, dolmuşta arka koltuktaki biri yapıyorsa da bence kesinlikle “La(n) bu el burada kalacak! şeklinde bir direniş, meydan okumadır!

El kıllı, kara, derisi kalın, erkek…
Bu erkek bence koca baş, koca dana, ayı…
Çok şükür el üstüme çıkmadı! Bir yolculuğu daha ellenmeden atlattım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder