30 Haziran 2014 Pazartesi

Mağara'yı seveceksin.


Fethi, uzun yolculuklar yapıyordu. Yolculuk bazen öyle yorucu oluyordu ki ona katlanmak zorlaştığında kendini şöyle telkin ediyordu: "Herkes yapıyor."
Herkesin yaptığı, kişiden kişiye değişiyordu: kebap tıraşlamak, kumaş tasarlamak,  tez yazmak, iş aramak, çocuk büyütmek, otomobil tamir etmek...
Her hayat, yol katediyordu ve şanslı insanlar sabrı öğreniyordu.
O, fotoğraf çekmeye üniversite yıllarında başlamıştı. Babasının onun için aldığı yarı elle çalışan ilk dijital makineyle her şeyi çekmekten keyif alırdı: insanları, onların gölgelerini, şişeleri, muslukları, çirkin ama güzel, genç kadınları...
Çekerken de hep susardı.
Böyle zamanlarda insanlar şaşardı. Bu kıpır kıpır ve konuşkan, yerinde bir dakika duramayan adam nasıl olur da bu kadar uysallaşırdı.
Kalın camlı gözlüklerinin gerisine sakladığı iri gözleri vardı. Cin gibi bakan baktığını iyi gören bir çift göz: anlayan, farkeden, keşfeden...
Öyle olmasa, onca yıl bu kadar yol alır mıydı!
Ülkenin çok yerine arabasıyla gitmişti. Yolları eskiten bu büyük araba küçük bir adamı ve onun zamanı donduran makinesini usanmadan taşımıştı.
Araba az bozulmamıştı.
Fethi'yi fıtık eden neden; güzel görüntüyü yakalamak isterken aldığı pozisyonlar mı, ağır makine ayaklıklarını sırtında taşımak mı yoksa bu cüsseli arabanın bozulup durması mı net olarak bilen çıkmadı.
 Hayatı makinenin gözünden görmek için yıllarca yol aldı. Zorluklarla karşılaştığında
pes etmedi, isyan etmedi; Nefsini terbiye etmek için mağarada çile dolduran atası gibi sabretti. (Mağara Dede bakınız.)
Şanslılardandı, Sevdiği işi yaptı ve keyfi işinden aldı.
Eee daha ne olsun: Yolun açık olsun Sevgili Fethi Mağara!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder