15 Ocak 2011 Cumartesi

Şaka

Ayşe Hanım dedi ki; ‘Nilgün yüzünü gülüyor görmek ne güzel!.. İşte böyle kızım kendini salmak yok, dik duracaksın her zaman. Çocukların var, sorumlulukların var.’ ‘Tamam dedi Nilgün, peki. Ama ne zaman büyü yapıyoruz?’ Nilgün ciddi ciddi soruyordu. Ayşe Hanım’ın şaka yaptığını anlamamıştı. Büyülerden hocalardan medet umacak kadar çaresiz mi hissediyordu Nilgün kendini? Ayşe Hanım’ın aklından o an tek kelime geçti: Kötü!

Ayşe, Nilgün’ü seviyordu; bu genç kadının anlattıkları, hem çok yeni hem de çok eskimiş geliyordu. Defalarda yaşamıştı böyle şeyler ve defalarca dinlemişti birilerinden. Sonsuza kadar mutlu olunmuyordu işte, hele de konu evlilikse, erkeklerse!.. Ayşe Hanım’ın evine, sahil çok yakındı. Yürüyüşe çıkıyordu nefes almak, incelmek için arada. Kitap okumayı seviyordu bir bankın soğuk yüzüne oturup, güneşin kırık ışıkları altında. 40 yılda bir el ele yaşlanmış çiftleri görüyordu. Mutluluklarına irmeniyor, onlar gözden kaybolana kadar arkalarından bakıyordu. Ayşe Hanım, bu yıl 50. yaşını soğuk bir aralık günü doldurmuştu; 30 küsür yıllık evliydi, onunla birlikte evliliği de yıl almıştı. Kocasını sevmiyordu. Nilgün’de kocasını sevmiyordu. Nedenleri vardı, hak veriyordu.

Ece oturma odasından annesine seslendi. Anneee, Eda saçımı çekiyor, bi’şey söyle!.. Annee…

Nilgün, öfkesini gizleyemedi. Hızlı hareketlerle yerinde kalktı, oturma odasına yöneldi. Yüzündeki ifade çok gergindi. Ayşe Hanım, büyük bir ateş topunun oturma odasına doğru fırladığını sezmişti. Nilgün’ü mutfak kapısının tam önüne gelmişti ki, kolundan tutup yolundan çevirdi. Otur Nilgün sen dedi, sinirlisin… Çocukların kalbini kırma şimdi, ben hallederim.


Nilgün, durdu ve söz dinledi.
Gözlerini yere eğdi,
kirpiklerinin arkasında yağmurları ve yangınları hapsetti.
ŞİMDİLİK!

(… devam edecek.)

Ö.K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder