12 Ocak 2011 Çarşamba

Büyü

Masa suskundu. Ayşe Hanım kahve fincanını eline aldı. Beyaz porselenin üzerinde akarken, kurumuş kalmış telveyi bir süre izledi. Yüzünde öyle bir ifade vardı ki, gördüklerini söylemesi sanki zordu. Kalın ve biçimli kaşları S çizmişti; çekik ve yumuk gözlerini kısmıştı. Alçak sesle kısa bir ‘ımm…’ dedi önce sonra devamını getirdi.

-Bu adamın arkasında biri var(!) Sarışın, uzun saçlı, ince yapılı… Adamın sırtına yapışmış bırakmıyor. Kocan arkasını dönmüş aslında ama kadının onu bırakmaya hiç niyeti yok!..

Nilgün, şüpheleniyordu; şüphe günlerdir ve gecelerdir içini kavuruyor yakıyordu. Kendini çaresiz hissediyordu, güçsüzdü. Bu durumla nasıl baş edeceğini hiç bilmiyordu. İlk değildi aldatılışı! Pembe dizi izler gibi izliyordu artık kocasını ve yaptıklarını. Hayatının başrol oyuncusu, renkli ve hayat dolu senaryolarla karşısına geliyordu. Onun gençlik sevdası, maceralarını beraberinde getiriyordu; üstlendiği bütün roller keyifliydi. Canının istediğini yapan bu karakter çevresini ve etrafındaki insanları hiç düşünmüyordu. Yarattığı tahribat umurunda bile değildi. İstediği gibi oynuyordu işte herkesle ve her şeyle. Nilgün sevgili rol /hayat arkadaşı karşısında savunmasız ve çoğu zaman suskundu. O çıkış yolu bulamıyordu ve bazen bağıra bağıra bazen sessizce ağlıyordu. Nilgün bol bol ağlıyordu. Ama yeterdi, bu böyle gitmezdi, yeterdi! Her keresinde yeter!..

Ayşe Hanım kahve fincanını masaya bıraktı ve ‘bu sefer yeter ama’ dedi. Yeter Nilgün, bu kaçıncı! Kendin için çocukların için bir şeyler yapmalısın artık! Film izler gibi izliyorsun kocanı, olmaz böyle! Sonra munzur bir edayla ‘Kız dedi, büyü mü yapsak acaba?’

Nilgün’ün kederli yüzünde birden bi’ tebessüm belirdi. Yapalım ya Ayşe Hanım?

İki kadın, mutfakta gülüştüler…


(…devamı gelecek!)

Ö.K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder