10 Haziran 2013 Pazartesi

AMPUL KAFALI SARI DEV VE AĞAÇ


Ağaç, kalın bir gövde, ince kollar ve uzun parmaklarla hayata tutunuyor. Bazen rüzgar; yumuşakça eserken ve okşarken yapraklarını; bazen üzerine sertçe savururken tozu toprağı o hayata sımsıkı sarılıyor. Aşıklar gövdesini bıçaklıyor, derisini sıyırıyor, sesini bile çıkarmıyor. O hep iyi niyetten biliyor, masum duygular yüzünden… Acısı hafifliyor, sessizce yaşamayı sürdürüyor. Aşk acısıyla yanıp içindeki ateşi söndürmek için, içlerine kafa yapıcı sıvıları akıtan zavallılar, gövdesine dayanıp ağlıyor sonra şişeleri ayakucunda bırakıp gidiyorlar, kızmıyor.  O hep iyi niyetten biliyor, masum duygular yüzünden. Sonsuz bir hoşgörüyle ve sessizce yaşamayı sürdürüyor.
 Şakalaşıp oynaşan yeni yetme aşıklar, dallarını kırıp yapraklarını çekiyor, tepesine tırmanıp kuşları avuçlarıyla yakalamak isteyenler bile var. Aşk gösterisi tehlikeli olabiliyor. Üzerinden düşüp kolunu kıranlar var (Ah be ah!) İzler bir ömür taşınıyor, bedenler toprağa karışıyor, boşalıyor. Ağaç üzerinde gösteriler sürüyor.  Pazartesi, Salı, Çarşamba… günler birbirini kovalıyor; dayanananlar, tırmananlar, acıtanlar, kanatanlar hiç bitmiyor. O hep iyi niyetten biliyor, masum duygular yüzünden. Kızmıyor, sonsuz bir hoşgörüyle ve sessizce yaşamayı sürdürüyor.  
Hayat, rengarenk bir gökkuşağı başı da yok sonu da, altından da geçilmiyor. Ağaç başını hatırlamadığı sonsuz bir hayatın içinde, gökkuşağının altında, insanlarla yaşıyor. Dünyayı izliyor, aşık ayyaşlar ve çapulcular çevresinde değişiyor da değişiyor. hayat; deniz gibi dalgalanıyor, nehir gibi kıvırıyor, kadın gibi deviniyor, çocuk gibi oynuyor… Deniz’ler, Nehir’ler kadınlı çocuklu onun hep dibindeler. Hareket etmese de o, hayat renkli, hareket etmese de o hayat hareketli: Biliyor; insan bile hızına yetişemiyor. Mutlu mutlu yaşıyor ömrünü, bol bol nefes alıp veriyor.
Ama, bu aralar aldığı nefes içini yakıyor, sanki köküne biber sürmüşler. İnsanlar da çoğaldı anlam veremiyor. Kolları çok, parmakları uzun; hepsini okşamak, kucaklamak istiyor ama ilk defa yetememekten korkuyor. Bu ilginin nedeni nedir? Ama tabi ilgi güzel. Ağaç, Allah’ın kudretli elinde aşkla yaratılmış, yaradanı seviyor, aşkın kendisi o, ondan ötürü her şeyi seviyor: Kuşları, bulutları, rüzgarı, Ayyaş, çapulcu aşıkları seviyor.  …Seviyor da seviyor... Çevresinde aşk olsun ona o güzel.
Ampul kafalı sarı devi bile seviyor! “Geçen gövdesinde derin bir acı hissetmişti, içinden hangi aşık delirdi diye geçirmişti? Ayyaş ,çapulcu aşıklar, aşktan kendinden geçerdi, içerdi içerdi, derisini sıyırıp, kalpler çizerdi –de bu öyle değildi. Beterdi(!) Acısını hafifletmek için iyi niyet aradı çevresinde? Aşk yoktu, aşık yoktu ne ötesinde ne berisinde ne de tepesinde… Sarı büyük bir dev vardı, ısırığı da pek bi’ acıtmıştı! Canına okumak isteyen bu sarı, ışıklı, yanıp yanıp sönen, ampül kafalı dev de kimdi? Onu bir türlü çözemedi.

O dev peyda olduğundan beri çapulcu ve ayyaş aşıklar; Deniz’ler, Nehir’ler kadınlı çocuklu, geceli gündüzlü dibindeler… Biberli hava da hafifledi. Derin derin nefes alıp verebiliyor yeniden… Her nefeste dallarına ve yapraklarına oksijen doluyor. Hayat çok güzel, yaşamak çok güzel yeniden en derinden hissediyor.  Oh Be(h) Mis! 

6 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Şimdi ağaca sahip çıkma zamanı :)

    YanıtlaSil
  3. Ozlem, kismen cok guzel anlatmissin... Yorumun yoruma ihtiyaci var biliyorum. Cok guzel ama eksikmis gibi biraz... Cok gorkemli baslamis, basladigi gorkemi tasiyamamis diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. teşekkür ederim Erdal, dikkate alıcam. Sevgiler :)

      Sil