26 Ekim 2011 Çarşamba

Hesabımdan Düş Kırıkları

27 Nisan 2011-04-17 saat:20.33
...
Abdullah bir barda içiyordu tek başına. Tek olmak o an için zordu, anlaşılmak kadar zor. Yanında birisi olsa ne iyi olurdu. “Kalabalıklar içindeki yalnız adam” olmaktan kurtulmak için cep telefonunu eline aldı. Arkadaş listesi ekranda akarken eğlenerek mi dertleşerek mi rahatlamak istediğini tartıyordu. Karısı ile bu son kavgası gerçekten sinir bozucuydu: “…Nilgün onu anlamamakta ısrarcı ve uyumsuz bir kadındı, bencildi. Hayatının merkezinde daima kendisi olsun istiyordu. Abdullah, bütün sorumluluklarını yerine getiriyor ve ihtiyaçlarını karşılıyordu. Ama Nilgün’e yetmiyordu. Şu kısacık hayatı çalışarak ve karısının dizinin dibinde pinekleyerek geçirmek istemiyor diye kötü ya da yetersiz olamazdı. Yaşamak güzeldi, aşk güzeldi, eğlenmek güzeldi ve o sadece iyi vakit geçiriyordu hepsi bu!..” Düşünceleri sanki geniş ve kaygan yolda hızla ilerleyen son model bir arabaydı. Araba, gazına yüklendikçe hızlanıyor fakat yol bir türlü son bulmuyordu. Konuşmalı ve rahatlamalıydı. Karar verdi dertleşmek ona iyi gelecekti. Cep telefonundaki kabarık liste ekranda aktı aktı aktı, yoktu, “Bu adam benim dostum!” diyecek bir tek isim yoktu. Onlarca işe yaramaz numara…

Bardağından son yudumunu aldı ve içki yüzünden kızarmış yüzünü buruşturarak barmene seslendi;
A-Bir tane daha! İçine bir dilim limonda at…
Barmen içkiyi Abdullah’a uzattı. Abdullah başını yumuşakça kırdı ve göz kapaklarını kapatarak, sessizce teşekkür etti. Senelerdir aynı yere gelirdi, mekanın sadık misafirlerindendi. Garson’un adını bile bilmiyordu; ama tek geldiği zamanlarda uzun uzun sohbet ettikleri çok olmuştu. Bu genç ve yakışıklı adam ona yakın geliyordu.
B- Abdullah Bey, erkencisiniz bugün, yoktur umarım bi’ sorun?
A- İyiyim iyiyim, sağol, bu son!..
B- Peki afiyet olsun.
Abdullah, içkiyi kana susamış bir vampir gibi tüketti, sonra elindeki bardağı sertçe masaya bıraktı. İçerken nefessiz kalmak hoşuna gidiyordu. Nilgün nerdeydi acaba? Tahmin yürütmek zor değildi aslında. Sevgili karısı, çocuklarının biricik anası, onu insanlara çekiştirmekten hoşlanıyordu. Biraz tartışsalar hemen Ayşe Ablası’nın eteğinin altına saklanıyordu. Tahminini doğrulamak için tuşlara bastı. Telefon çaldı ve geç açıldı.
A- Nerdesin lan?
N- Ayşe Abla da!
A- Sana demedim mi gitmeyeceksin bir daha oraya diye hı? Çocuklar nerde? Hazırlan seni almaya geliyorum!
Abdullah telefonu öfkeyle kapatıp, bardağını yere fırlattı. Barmenle göz göze geldiler.
A- Hesabımdan düş kırıkları!

Ö.K.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder