26 Kasım 2010 Cuma

Kadınlar ve Karıncalar

Ayşe Hanım sabahın erken saatlerinde kalktı, her gün yaptığı gibi. Aklında işlerini sıraladı, zihnindeki liste oldukça kalabalıktı. Çok şey düşünüyordu, gerçekten çok şey (!) Karınca çiftliğinde yorulmak nedir bilmeden çalışan karıncalar gibiydi Ayşe Hanım. Küçük bedeninden beklenmeyen işler çıkarıyordu. Evinde kendi düzenini kurmuş ve sistemini geliştirmişti, onun elinden çıkan her şey ayırt edilebiliyordu. Ayşe Hanım’ın poğaçaları, Ayşe Hanım’ın karnıyarığı, zeytinyağlı fasülyesi, Ayşe Hanım’ın çocukları…

Ayşe Hanım, çok kitap okuyor ve hoşuna giden sözleri kâğıda not edip buzdolabının üzerine yapıştırmaktan hoşlanıyordu. Eylül notların birinde şöyle okumuştu: “Karıncalar zaman kavramını unutur ve ara vermeden çalışırlar. Çünkü Dünya’ya geliş nedenleri budur. Çalışmak, var olmaktır. Onlar böylece büyük medeniyetlerini kurarlar.”

Eylül Annesini anlıyordu: Ayşe Hanım için medeniyetlerini var etmek için var olmuş mucizelerdi, karıncalar ve kadınlar. Oysa ne yazık, kadınları ve karıncaları anlayanlar ne azlar. Çünkü az olan her şey yetersizdir, hassas olan her şey zayıftır. Ez ve geç üstünden ez ve geç. Yazık!

Eylül, hüzünle öfkeyi böyle anlarda bir arada hissediyordu, içi bulanıyor kararıyordu. Kadınların mutfak masasında birbiri ile paylaştığı hikâyelerini hatırlıyordu. Nilgün’ün yediği dayak geldi aklına. Nilgün’ün kocası sabahları para bırakmadan evden çıkıyormuş ve Nilgün bu yüzden bir gece kocasının yatak odasının karanlık bir köşesine fırlattığı pantolonundan “onunda olan parayı almak” istemiş. Kocası parayı alırken Nilgün’ü yakalamış ve vurmaya başlamış, vurmuş, vurmuş çok vurmuş. Nilgün “onunda olan parayı” alamamış. Onun yerine sağlam bir dayak yemiş. Sonra Nilgün morarmış gözaltları ve apse yapmış bir burunla günlerce yaşamış, nefes alırken göğsü sızlamış. Çünkü bazı bey(in)ler için; az olan her şey yetersizdir, hassas olan her şey zayıftır. Ez ve geç üstünden ez ve geç!

Eylül’ün kemikli yüzündeki köşeler tüm bunları düşünürken daha sivriydi. Güzel ağzını doldurup çirkin sözlerle, içinden yüksek sesle küfür etti.

Ö.K.

2 yorum:

  1. Özlem Hanım Merhaba,

    Öz ellikle "bazı bey(in)ler için" derken kullandığınız sanat, iyi bir kalemden çıkabilirdi.

    Bu yazınızı çok beğendim.

    Yuvaya av getirmek zorunda olan (hayat ona bu görevi yüklemiştir); eril bir dik yürüyen olmak gerçekten çok zor! Görevinin ne olduğunu bile anlayamayan birisi ile aynı çatıyı paylaşan dişil dik yürüyen olmak daha da zor!

    YanıtlaSil
  2. Siz ne muhteşem şeyler yazmışsınız benim yazımla ilgili... Çok teşekkük ederim. "Hanım" kelimesinin altında ezildiğimi de bilmenizi isterim. Çünkü inanın ben hala küçük bir kız çocuğu gibiyim. Lütfen bir daha ki sefere bana sadece ismimle hitap edin. Belki böylece yorumlarınızı da ayırt edebilirim... :) tekrar tekrar yazımı okuduğunuz ve yorum yaptığınız için teşekkür ederim. Sevgiler sevgili soru işareti.

    Özlem "eril bir dik yürüyen" ne demek şimdi sözlükten onu öğrenecek. ... :)

    YanıtlaSil