16 Şubat 2012 Perşembe

Eylül'ün Harika Diyarı

…Eylül, Müdür Bey’in odasında, sıkıcı bir toplantının tam ortasındayken gecenin içindeki yıldızlarda dalıp gitmişti.

İnsanı her şey sınırlıyordu. Uzak yollar, anlayışsız insanlar, geçerliliğini yitirmiş ama her ihtimale karşı uyulan kurallar… Sınırlanamayan ve hiçbir yere çarpmadan ilerleyen tek şeyse hayallerdi. Eylül yaşının verdiği olgunlukla yeryüzünde geçirdiği onca yılda işte bunu öğrenmişti. Engellenemez tek şey hayallerdi!

- “Gerçekten gerçeği mi yaşıyoruz? Belki de sadece derin bir rüyanın içindeyiz; ya da belki sadece birinin hayalinin içindeki hiç biriyiz?” Hayatı haddinden fazla ciddiye almakta ise, birinin hayalindeki “hiçbiri olduğunu düşünmek” insanı hafifleten bir zihinsel iksirdi...

Eylül, gece mavisi ojelerinin içine ufalanmış simleri seyrederken işte tam da bunları düşünüyordu. Yıldızları, sınırları, yaşını, işini, hayatı…

Erkekler ve pek çok kadın hala kırmızı ojeleri güzel bulurken; tırnaklarını alışılmışın dışındaki renklere boyamayı seviyordu ve “Sen tuhafsın!” diyen insanları cesurca onaylamaktan gizli bir keyif alıyordu. Ona ismi yerine “Deli Kız” diye hitap edenleri sıkıştırıp göğsünde, kalbine sokmamak için kendini zor tutuyordu. Çünkü, gündelik hayatı içinde kendini en mutlu hissettiği hali “deli” haliydi. O anlarını keşfeden ve öylece kabul edenlere duyduğu sevgi katlanarak büyüyordu.


Müdür, hülyalara dalmış Eylül’ü görünce toplantıya geri dönmesi için seslendi.
-“Deli Kız” yine nerelere gittin, dedi.
-İşimiz var!..

Eylül bunun üzerine zihnindeki gece ve yıldızlarla süslü harika diyarından çıktı ve işine geri döndü.

O.K.

2 yorum:

  1. bence nisan...yağmura da hazır çiçeğe de, hem bulutlu hem güneşli...serin ama sıcağa daha yakın bence nisan eylül değil... yüreğine sağlık nisan.

    YanıtlaSil