tag:blogger.com,1999:blog-67550788710037683472024-02-19T23:44:48.752-08:00özÖzlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.comBlogger117125tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-12383760234313805702020-08-04T02:15:00.000-07:002020-08-04T02:15:01.260-07:00NASİHATLER 1 AŞK ÜZERİNE! <p class="MsoNormal"><span style="font-size: 18.6667px;"><b><u> “ÇİRKİN AŞK YOKTUR”</u></b></span></p>
<p class="MsoNormal">Bu satırları okumaya başladıysan ya âşıksın; ya da kalbinin
derinlerine gömdüğün aşkların var. Önce şunu bilmeni istiyorum: Bence aşk,
kesinlikle yaşanması gereken bir hal. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">İkimizde biliyoruz; her zaman mutlu etmiyor ve hatta seni durumdan
duruma; duygudan duyguya sürüklüyor. Yaşayacaklarına ilişkin geniş bir ihtimaller
listesi var:<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bir kere; karşındaki kadın ya da adam sana karşılık
verebilir ya da seni reddedebilir. Önce sevip sonra vazgeçebilir. Ama hiçbiri
hissetmek için engel değil. Aşk, bir kere içinde yeşermeye başladıysa renkli ve
gizemli bir bahçeye adım atmaya hazırlan.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bak şimdi; senin olan da; senin olmayan da; senden giden de
hislerini ve düşüncelerini fark etmeyi öğretiyor. Kendini fark ediyorsun. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Aslında olay tamamen sende başlıyor ve bitiyor. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Bir kişide tüm hislerini çözmen de mümkün; defalarca kez
aşık olup, her birinde kendinin bir parçasını keşfetmende.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Neticede kendini öğreniyorsun. E tabi, bu sürecin hep
mutluluk vermesini beklemek yanlış. Hayatta sadece ama sadece keyif ve mutluluk
veren ne var ki? Siyah ve beyaz ve aradaki tüm renkleri tadacaksın. Kaçış yok.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Tattığın her duyguda neyi istediğini ve neyi istemediğini
anlayacaksın. Mutlu aşk için ilerlemen gereken bir yol ve çözmen gereken
düğümlerin var. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Aşktan aşka göre, duygu yoğunlukların da değişiyor: Bu bana
huzur,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>şu tutku, oradaki de akıl verdi… diyebilirsin.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Ve biliyor musun; en çok teşekkür etmen gereken bence akıl
veren. Ama bu “akıl vermek” sorunlarla karşılaştığında çözüm için gerekli yolu
göstermek, demek değil. Seni ıslah etmek, demek. Seçimlerindeki yanlışlarını
fark etmeni sağlayan “çirkin aşk” demek. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Ve genelde de bu kişi, en çok zorlayan ve saçmalayan sevgili
oluyor. Acıyla öğretiyor. Senin neyi istemediğini net bir şekilde anlamanı
sağlayan o çirkin aşk. <o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Uzun vadede, yaşattıkların, hissettiklerin ve öğrendiklerin
için teşekkür ediyor ve daha güzel deneyimlere yelken açıyorsun.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal">Sonuç: çirkin aşk yoktur.<o:p></o:p></p>
<p class="MsoNormal"><o:p> </o:p></p><br />Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-41796389238935409812017-06-22T23:14:00.001-07:002017-06-22T23:14:02.017-07:00KAFES FANUS<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="margin-left: 283.2pt; text-indent: 35.4pt;">
<b>23.06.17<o:p></o:p></b></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ilık BU su<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
BUrdasın ıslAN<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
ANDA<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
DAkiKA<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
KAsırGA<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
GAmLI<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
LIkırdıYOR<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
YORgun limAN.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Anlamıyorsun, “Islandığın Bu Su YalAN!”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Anlamıyorsun, “geçse de kasırga buralarda, FANUStaSIN”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
SINırların var zavallı!..<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
KAFESinde yalancı mutluluklar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
ilham kaynağı, okurken dinle: https://www.youtube.com/watch?v=Ix3hbuJkLkc</div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-86979606878137762182016-06-08T22:31:00.001-07:002016-06-09T01:44:04.343-07:00Tanımadığım Birine<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kimsin sen güzel adam?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ne saklıyorsun buğulu gözlerinin gerisinde?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Çok mu zordu hayat?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ondan mı bu kadar soğuk, uzak, karanlıksın?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hep kendindesin, hep izliyorsun her şeyi uzaktan?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Nereye kadar?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Arkadaş da mı olamayız?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sesinin tonu gerçek mi?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yüzün ifadesiz mi böyle gerçekten?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Saklanıyor musun yoksa?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kimden, benden mi neden?<o:p></o:p></div>
...<br />
<div class="MsoNormal">
Soru işareti!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-33223699454826452222016-02-01T06:27:00.002-08:002016-02-01T06:27:53.932-08:00Hafta Sonu<br /><div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz insanların
konuşmadıklarını duymak konusunda iyiydi. Hiçbir şeyin göründüğü gibi
olmadığını 20'li yaşlarının ortalarında öğrenmişti. Üniversite yıllarında en
sevdiği Hocası İrfan, derste sık sık şu
cümleyi tekrarlardı: "Alt metni okuyun!" İyi bir gözlemci olmak ve
sorgulamak "gerçeğe yaklaşmak" için önemliydi. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Olay örgüleri ve
insan ilişkileri ne tuhaftı, söylenenle söylenmek istenen çoğu zaman
örtüşmüyordu. Çünkü insanlar korkuyordu: Duygusal ilişkilerde ya da maddi
alışverişlerde çıkarları doğrultusunda hareket ediyor, kaybetmeden daima kazanç
sağlamak istiyordu. Bu eğer bir sufi, bir Tibet Rahibi ya da Hint fakiri
değilsen her insan da ortaktı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz böyle
gözlemlemişti ve kendini de bu çoğunluğun dışında görmüyordu. O da kritik anlar
da herkes gibiydi: Kelimeleri çekiştirip sündürüyor asla aklındakini en yalın
ve doğru şekilde dillendirmiyordu. Karşısındakinin duymak istediğine en yakın
şekliyle ya da çıkarlarına hizmet edecek şekilde kelimeleri dudaklarından
döküyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Örneğin:<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Onu sevmiyorum
demek yerine "Hoşlanmadığım yönleri var." demek gibi.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ona aşığım demek
yerine "Ona karşı bazı duygular besliyorum." demek gibi<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Sanki alt metni kim
okuyordu ki (!) ya da okuduğunu anlatmaya kim cesaret ediyordu?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
İnsanın içi uçsuz
bucaksız bir okyanustu ve onun mahsulü olan kelime de her an kaçıp kurtulmaya
hazır kaygan ve pullu bir balık... <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
E. reklam ajansında
en iyi niyetli ve en derin bulduğu adamdı. Saf da bir aşıktı ve kesinlikle
korkaktı. İçindeki derin okyanusta duygular renk renk yeşerip salına salına
büyürken kaygan cümleler kurmak yaptığı şeydi. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz E.nin Ö.ye
duygularının farkındaydı: Anlara gizlenmiş mimikler ve jestler, bakışlar ve
sesler hislerini ele veriyordu ama kim emin olabilirdi ki? Yine de kocaman bir
ACABA! hep vardı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Bir hafta sonu,
güneşli bir kış gününün gecesinde Deniz E. ve Ö.'yü Tunali Hilmi Caddesi'ndeki
trafik lambasının hemen altında görmüştü. Lambalar asfaltı sırayla yeşile, kırmızıya
ve sarıya boyuyordu. Ö. nün kolu E.ninkine düğümlenmişti. Ağırlığını E.ye
yıkmışken Deniz'e yaklaştılar. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz görmekle
görmezden gelmek arasında gidip geldi. Çünkü katil olmak istemiyordu. Bu
duygulu anın katiline Tanrı bile acımazdı. Karşı kaldırıma geçti ve yoluna
gitti. Derken arkasından Ö. seslendi artık görmezden gelemezdi. İçinden bütün
suçu ona yıkıp yüzünü sesin geldiği yöne çevirdi. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ö. onunla Ajans dışında bir yerde karşılaşmaktan
mutlu görünüyordu. Birbirlerine sarışıp hal hatır sorduktan sonra Deniz'i
geleneksel hafta sonu buluşmalarına davet ettiler. Bir avuç yakın arkadaş içki
içip müzik dinleyecek; sohbet edeceklerdi. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz, adamın
duygularını yüzünde görüyordu: Sevdiği kadın konuşurken gözlerini ondan
alamıyor her dediğini sükûnetle onaylıyordu. Böyle sevilmek ne güzel bir his
olmalıydı ama Ö. hala öyle geride kalanları tesirindeydi ki, yaralarının
sızısını duymaya öyle odaklanmıştı ki; karşısındaki taze aşkı göremiyor ya da
görüyor ama karşılık verecek duyguları içinde bulamıyordu: İlgiye ihtiyacı
vardı ama sevmek ona şimdi çok uzaktı. Geçmişi sırtından atamamışken yeni bir
sorumluluğu taşıyamayacak kadar yorgundu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
E. hep halden
anlayan bir adam olmuştu, karşısındaki kadının duygularını anlayıp önceleyecek
kadar da geniş bir yüreğe sahipti. Yani bir süre daha sevdiğinin yanında
belirsizlik içinde kalmakta bir sakınca görmüyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz işte tüm bu
sessiz iletişimi kalpten duyuyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Serin Ankara'nın
ışıklı yollarından geçtiler. Yer yer az ve yer yer de çok insan gördüler. Yol
boyunca bazen sustular ve bazen de saçma sapan esprilere güldüler. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ö. nün başına gelen
o korkunç taciz olayı çoktan geride kalmıştı ama hafızasına kazınmış anılar, bu
gecenin içine, o geceden unutulmaz karelerini konduruyor, onu uçurup taa
gerilere götürüyordu. Yaşananlar netliğini yitirmiş ama içinde bir yerlerde
silik ve duygulu izler bırakmıştı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz geniş hayal gücü
sayesinde metin yazarak para kazanmanın yanında, gerçek hikayelerin kurgusunu
da zihninde güzel yapıyordu. Mekan, dekor, kostümler oyuncular ve replikler...
geriye sadece canı istediğinde onları baştan sarıp oynatmak kalıyordu: Ö.nün
evine doğru ilerleyen yol boyunca duyduklarını kurguladı ve bütün heyecanı ile
yeniden izledi fakat bunu yanındaki iki kişi ne bildi ne de kendiliğinden fark etti.
Zaten o da kötüyü hatırlatmayı hayatı boyunca sevmedi ve en çok da film
izlerken tek olmayı severdi. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ankara'nın ilikleri
donduran soğuğundan merkezi ısıtma sistemiyle ılınmış teras katındaki eve
girdiler. Henüz onlar eşikten girerken, içeriden genç insanların güzelliği ve
neşesi sel olmuş kapıya doğru akıyordu. Mis gibi pişmiş tavuk kokusu ve
herkesin elinde ucuz şarap dolu bir kadeh... Oradaki kimsenin pahalı bir içkiye
verecek parası yoktu ama feodalizmin en parlak dönemlerinin yaşandığı
Ortaçağdaki krallar ve prenseslerden daha lüks içinde ve en az onlar kadar
mutlu oldukları kesindi. Soğuktan hemen sonra sıcakla buluşan tenlerde kan
hızlı akmış ve yüzleri pembeleştirmişti; üstüne üstlük yemekten hemen önce
içilen bir kadeh şarapta o pembeyi koyulaştırıp güzel bir ton vermişti.
Gevşeyen bedenlerden gençlik taşıyordu; o
an her şey güzeldi Dünya bile!..<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz, hafta içi
gergin ve sessiz iş gören arkadaşlarının özel hayatlarında ne kadar keyifli ve
gürültülü insanlar olduğunu görmekten mutlu oldu. Fonda kısık bir sesle
80'lerin meşhur The Doors grubundan "Teachers çalıyordu. Melodinin içine
dolduğu görüntü Deniz'i düşündürdü: Aslında o odadaki her biri "Gerçekleri
kabul edip boyun eğmiş asilerdi." <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
İsyan bayrağını
indirmiş ve zorlu varoluş savaşında hayatla ateşkes imzalamışlardı:
Zamanlarının çoğunu istemedikleri ilişkiler içerisinde ve savunmadıkları
düşüncelere hizmet ederek geçirseler de şimdi öyle değildi. Şimdi, canları ne
isterse yapacaklardı. Zaman ve mekana hapis olmadan, mecburiyetten uzak, tercih
ederek ve isteyerek orda kalacak, istediklerini istedikleri kadar
yaşayacaklardı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Müzik ve kelimeler
birbirine karışıyordu ve Deniz hiçbir şeyi net duymuyordu. Bu anlamsız ses ona
özgür olduğunu söylüyordu. O da bu anlamsızlığın içine dahil olabilirdi. Şimdi
kural, kalıp, görev, yasak... defterinden silinmişti. Yeni bir sayfa açmak için
hevesli, özgürlüğü iliklerinde hissetti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Cepleri boş,
ruhları zengin insanlarla; sohbet-muhabbet, yemek-içmek, müzik dinlemek-dans
etmek... Dünü unutmak yarını düşünmemek.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Salon açık renge
boyanmıştı, eski moda iki kanepe karşı karşıya yerleştirilmiş; camın hemen
önündeki kalorifer peteklerinin önüne gelişi güzel puflar dizilmişti. Karlı Ankara günlerinde bu sıcacık yerden
manzarayı izlemek kimbilir ne keyifti. Çok geniş olmayan kare şeklindeki odaya
bir küçük kare daha eklenmişti. Yuvarlak yemek masası ve onu çevreleyen dikdörtgen sandalyeler buraya
yerleştirilmişti. Buzdolabında muhtemelen her ne varsa cömertçe masaya
dizilmiş, yemekler ve içecekler gösterişten uzak ama özenli sunulmuştu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
İlerleyen saatlerde
misafirler masadaki yerini aldı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz, dakikaların
tadını çıkarıyordu. Herkes içkiyle gevşemiş, E. ise sarhoş olmuştu. Zavallı
E.nin aşk acısı kalbinden yükselip başına vurmuştu. Duyguları içinden taşıyor,
gözünde yaş olmuş dışarı akıyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Görenler müzikten
sandı ama Deniz iyi biliyordu: Kalbindeki ateş büyümüş içini kaplamıştı. Dört
bir yanına sıçrayan, kıvrıla kıvrıla oynaşan alevler tüte tüte raks ediyordu.
Ateş bacayı sarmıştı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
E. orta boylu ve
dolgun bir görünüme sahipti. Her zaman yüzünde yumuşak bir ifade taşır, sesini
kontrollü kullanırdı. Deniz erkeklerin ağlamasından hiç hoşlanmazdı ama bu
adamın etli yanaklarından süzülen gözyaşları belki bu özellikleri yüzünden ona
hiç itici gelmedi. Hatta E.ye yakınlık duydu. Gözyaşları o an için birer inci
tanesini andırıyordu. Okyanusun derinliklerinden çıkarılmış kıymetli taneler Ö.
için bir anlam ifade etmese de Deniz insani bir zaafla kıymet vermekten kendini
alamıyordu: "İçeride ateş olan duyguların, dışarı çıkar çıkmaz suya; sudan
da inciye dönüşmesi ne büyük bir mucize idi!"<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Geriye kalanlar
E.yi susturmaya çalışmadı, onlarda kendilerini yaşıyordu. Kimisi birbiriyle
sohbet ediyor, kimisi yemek yiyip içki içmeyi sürdürüyor bazısı da Deniz gibi
olup biteni izliyordu. Gözler aynı yöne baksa da akıllardan geçenler başkaydı
çünkü her insan ayrı bir Dünyaydı. Gözyaşının da anlamı anılarda saklıydı.
Deniz sevinçten gözyaşı akıttığı anların tenhalığından şaşkına dönmüşken
düşünmeye devam edip kalabalık kederlerin kadını olduğunu anladı. Aşk acısı
yüzünden ağladığı zamanların uzunluğuna hayret ederek şimdi kendi için hiç bir
anlam ifade etmeyen aşk geçmişinin hesabını yaptı. Bir adam ve parmaklarıyla
sayamayacağı kadar çok kederli anı vardı. Onu yeniden hatırlamıştı ve bu hiç
hoşuna gitmedi; daha fazla zamanını çalmasına izin veremezdi; Bu yüzden onun
hayalini, temizlik yaparken eşikten giren sokak kedisini çalı süpürgesiyle kovan
bir ev kadını gibi defetti. Kuyruğuna baka baka giden hayalin kırıntılarını da
özenle süpürüp dışarı attı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ö. ev arkadaşıyla birlikte masadan eksilenleri
tamamlıyordu. E.nin ağlamasına alışkın görünen bir ifade takınıp işini yapmayı
sürdürüyor ve sanki acıdan uyuşmuş beynini onun için yormuyordu. Gözlerinin
gördüğü hiçbir olumsuz manzara beyninde yer etmiyordu. O hayata karşı netti:
Artık yeri yoktu!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz ise şarabını
ufak ufak yudumlarken ilgisini çeken bir şey gördüğünde yaptığı gibi gözlerini
cin gibi açmış E ile Ö arasında gidip geliyordu: "İnsanoğlu değmeyecek şeyleri önemsemek
ve böyle şeylere canını sıkmak konusunda son derece başarılıyken değerli olanı
görmezden gelmek ya da görmek ve önemsememek konusunda da bir o kadar
başarılı." diye içinden geçirmekten kendini alamadı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ö. karınları doyan
ve içkiyle çakırkeyif olan arkadaşlarına yerinde bir öneride bulundu.
Yerindeydi çünkü böylece gözlerinden yaş eksilmeyen "arkadaşını da"
susturabilecekti. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
~ Geceye bizim
mekanda devam edelim mi?<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Her hafta sonu dini
bir ritüel gibi tekrarlanan gece gezmesi, yepyeni bir şeymiş gibi hevesle
karşılandı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
O yere, her hafta
değişik insanlar doluyor ve küçücük mekan ışıklar, müzik ve kalabalık sayesinde
geniş ve heyecan verici algılanıyordu. Tabi, müdavimleri için sözleşmeden
gidildiğinde dahi dostlarla karşılaşılıp kaynatılacak da bir yerdi. İşte o yer;
Bir buluşma noktası, bir müzik ve insan keşif alanıydı.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz, daha
bahçesinden girerken tıkış tıkışlığında kaybolduğu ve içerisine adımını atar
atmaz da kendini bulduğu mekanda, bir hayalet endamıyla süzülüp etrafını
izlemekten sonsuz bir keyif alıyordu. O ileri derecede miyoptu ve sosyal
hayatında gözlük kullanmayı uzun süre önce bırakmıştı. Dışarıda gördüğü fulü
dünyada ayrıntıdan eser yoktu. Çapkın bakışları, alaycı mimikleri... seçemediği
için istediği gibi davranabiliyordu. Onun gözlerinden kendi de bütün
ayrıntılarıyla görünmüyordu; sadece belli belirsiz seçiliyordu. İşte bu dünya
algısı, onu rahatlatıyor, istediği gibi eğlenebiliyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Doğuştan gözlemlemeyi
seven ve empati yeteneği gelişmiş Deniz için mekandaki insanların karakter
haritasını çıkarmak ve birbirleri arasındaki ilişki ağını kurmak hiç zor
olmuyordu. Karanlık bir ücra yerde antenleriyle yolunu bulan Petek Böceği gibi
o da yaradılıştan yetenekliydi. Görmek için keskin gözlere ihtiyaç duymuyordu.
O seziyordu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Nasıl anladın?
Nerden biliyorsun? sorularına karşılığı "Bazen bilmek için görmek (kanıt)
gerekmez." oluyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Cılız bedenini
doyurmaktan aciz Deniz, şişman ruhunu mekana sığdırmakta zorlanıyordu. Tecrübe
ettiği Dünya; ne çeşitli; en dokunan ve en vuran cinstendi. Tanımadığı ruhların
karanlıkta dansları onu girdap gibi içine çekiyor ve hisler denizinde nefessiz
bırakıyordu. Onca insan bedenlerinden soyunmuş saf enerjiye dönüşmüştü.
Değişerek sonsuza kadar yaşayacak bir enerji topluluğu. Deniz'de değişiyordu:
Katıyken eriyor; maviden pembeye dönüyordu. Dünyanın omuzlarına sertçe
bıraktığı yükü karanlık bir köşeye çaktırmadan koymuş gibi hissediyordu.
Pembeyken yaşamak ne güzeldi ve erimişken ve artık hafifken...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Kedinin renkli
yumaklarla flörtü; yırtıcı tırnak darbeleriyle uysal patu vuruşlarını nasıl
buluşturuyorsa; insanla, kedinin yumakla oynadığı gibi oynayan Tanrı'da önce
tokatlıyor sonra peşi sıra okşuyordu: Deniz'in bütün hafta boyunca iş
stresinden kaskatı kesilmiş boynu gevşemiş, kırıla kırıla ritim tutuyordu. Bu
esnada gözleri de enerji yumaklarına dikkat kesilmiş kalpten izliyordu: E.nin
rengi açılmıştı ve eğlendiğini görmek güzeldi. Ö. de yüzüne kuş gibi bir
gülümseme kondurmuştu. Deniz yarın işyerinde bir araya geldiklerinde biliyordu:
E. yeniden melankolik adam olacak ve Ö'de derin kederine gömülecekti ama şimdi
onların yumuşak enerjilerini hissetmek iyiydi.<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Gecenin sonunda
herkes içkiden ve eğlenceden yorgundu. Evlerine dağıldılar. Bir hafta sonu da
böyle geçip gitti.<o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-56883360131052511672016-01-19T23:16:00.003-08:002016-01-19T23:16:43.811-08:00Hafta Başı<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yaz en tatlı yüzünü göstermişti. Herkes sıcaklara
eşlik etmiş ve güneşi gören çiçekler gibi
açılmıştı. Erkekler bol cepli şortlarını üzerlerine geçirmiş kadınlarsa
etekleri, askılı tişörtleri, ifil ifil elbiseleri dolaplardan çıkarmıştı.
Değişiklik, havada da olsa giyindiğin çulda da olsa iyiydi. İnsanın sıcak bir
yaz gününde esen ılık rüzgarı teninde hissetmesi ne kadar güzel bir histi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ö. nün en sevdiği mevsim yazdı. Kendini daha
özgür ve mutlu hissettiği bu zamanlarda arkadaşlarıyla buluşup içki içmek ve
eğlenmek iyi geliyordu. Hafta içi bazen işten çıktıktan hemen sonra ve hemen
hemen her haftasonu kendini ışıklı caddelere vuruyor, barlara atıyordu. Ve
dinlenmek için kendine ayırdığı zaman neredeyse hiç yoktu. Çünkü ona göre
dinlenmek için çok gençti. Yaz
gecelerinde sokaklar çiçek kokarken ve ay bulutsuz gökyüzünden ışıklarını saçarken yaşını almış
bunaklar gibi koltuğun üzerinde ve televizyonun hemen karşısında pineklemek iş
değildi. Kanı kaynıyorken henüz hayatın tadını almalı, bal kavanozundan
parmaklamalıydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kanı hızlı akıyor, yaşıyordu. Arkadaşları
nasılsın Ö.? diye sorduklarında en çok "Yorgunum."diye yanıt
veriyordu. Eğlenceden hemen sonra tatlı yorgunluk iliklerine işliyor, yatağına
uzandığında ayak bileklerinden sızıyordu. Ertesi gün iş yoksa öğlene kadar yatıyordu.
Sonra sıkı bir kahvaltı ve kahveyle kendini iyi hissediyordu. Böyle yoğun
gecelerin sabahında işe gittiğindeyse en çok kullandığı iki kelime "iyi
değilimdi." <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ö. A.nın reklam ajansında müşteri temsilcisi
olarak çalışıyordu, bazı günler telefonlar aralıksız çalıyor ve cahil
müşterilerin kendini bilmez istekleri bitip tükenmek bilmiyordu. Aynı odayı paylaştıkları muhasebeci hanımla
iki ayrı kutup gibiydiler ve ona da katlanmak zorunda olmak yorgunluğunu ikiye
katlıyordu. Birlikte çalan iki ayrı telefona cevap vermeye çalışırken telefon
tellerine sıkışıp kopan boynunu, masasının üzerinde kanlar içinde zıplarken
hayal ediyordu. Kopmuş başını telefonla konuşmaya devam ederken düşlüyordu.
Süslü oda arkadaşı işini bitirdikten sonra internetten moda bloglarını takip etmek
yerine çalan telefonlardan birine yanıt verse incileri dökülürdü. Tabi Çok
Değerli Hanımefendinin boyalı ve yapılı saçlarını, ojeli tırnaklarını da hesaba
katarsak zaten onun telefona bakmak gibi basit bir işi üstlenmesi yerinde
olmazdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ö. bu durumu A. ile daha önce konuşmuştu.
Defalarca kez işe yetişemediğini ektra işler yapmaktan yorulduğunu takibini
yaptığı müşteriler dışındaki telefonlara daha fazla bakmak istemediğini
söylemişti. Müşteri temsilcisi miydi yoksa sekreter miydi belli değildi. A. bir
personele daha para vermemek için işi resmen Ö. nün üzerine yıkmıştı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Günlerden bir gün ne kadar yorucu bir durumda
olduğunu patronuna göstermek için İki telsiz telefonu da peşi sıra çalmaya
başlayınca, onları kaptığı gibi A.nın odasına koşmuş ve "Hemen şimdi aynı
anda iki telefonla da konuşmayı başarırsan seni bir daha bu hususta rahatsız
etmeyeceğim." demişti. Patron şaşkınlığını gizleyememiş ve bu güçlü
anlatım karşısında afallamıştı. Söz, bazı zamanlarda durumu anlatmak için eksik
kalıyor işte böyle zamanlarda hareket devreye giriyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Bu davranış karşısında kalkanlarını kuşanmakta
geciken A., "haklı olduğunu" oda arkadaşı ile konuşup telefonlara
bakmasını rica edeceğini söylemişti. Tavuskuşuna emredilemezdi tabi ona sadece
rica edilirdi. O renkli kuyruğunu açıp göstermesi A.nın yumuşaması için
yeterliydi. Boyayla badanayla işini götüren kadınlardan hiçbir zaman olmamıştı
ama böyle anlarda kör talihine küsüp sövmeden edemiyordu. Tanrı onu neden böyle
cilve yoksunu yaratmıştı! Yalakalık yapmayı da hiç beceremiyordu.
Düşüncelerinden utandı sonra şükretti: "Eksikti ama eğri değildi." <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Hayatta vazgeçmemesi gerektiğini öğrendiği
insanlık özellikleri vardı: Onur gibi. A.nın sempatisini kazanmak ve iş
koşullarını iyileştirmek için kadınlığını kullanmaktansa ölmeyi yeğlerdi. Ki
hiç de fena sayılmazdı. Beyaz tenli, balık etli ve kızıl saçlıydı. Üstelik
güzelliğinin de farkındaydı. Erkeklerin vücut dili, erken yaşlarından beri ona
çekici olduğunu anlatıyordu: Karşısında yüzleri şişen, göz bebekleri küçülen,
dudakları edepsice yukarı bükülen çok adam görmüştü. Ama o sadece birini
sevmişti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ankara'ya ilk geldiği yıl aynı kampüste Tıp
okuyan S. ile tanıştığında onun hayatının erkeği olacağını anlamıştı: S.
çirkin, zeki ve yetenekliydi. Bir müzik grubunda gitar çalışyordu, içmeyi
seviyor ve çok konuşuyordu. Hareketli bir insandı ve ruhunun ritmi Ö.nünkine
uyuyordu. Sanki aynı kişiydiler. Birbirlerinin aklından geçeni konuşmadan
anlıyor her dakikayı yanyana yaşıyorlardı. İlk birlikte olduklarında sonsuza
kadar onunla olacağına emindi ve ilk bebeğine hamile kaldığında henüz yuva
kurmak için çok erken olduğundan fasülyenin karnından düşüp gitmesine razı
gelmişti. S.nin yutturduğu küçük bir hapla evde bebeğini düşürmüştü. Çektiği
acıyı, olayı her hatırlayışında yeniden yaşıyordu. İnce bir sızı karnına
yerleşiyor ve sonra içinde büyüyerek yayılıyordu... Yattığı yerdeki beyaz
çarşafın nasıl kırmızıya döndüğünü anımsıyordu. O günden sonra ne zaman beyaz
ve kırmızı renkleri bir arada görse içi allak bullak oluyor; ateşi çıkıyor,
elleri buz kesiyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">6 yılı birlikte geçirdiler. Aileler tanıştı,
nişanlandılar. Bir yılda nişanlı kaldılar ve evlenecekleri güne çok kısa bir
zaman kala S. başkasını sevdiğini söyleyerek ondan ayrıldı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Şaka gibi!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Hastanedeki hemşireyle işi pişiren sevgili, çekip
hayatından öylece gidiverdi. İnandığı her şeyin sadece kendi kurgusu olduğunu
fark ettiği an terkedildiği andı. Sonsuza kadar mutlu yaşamak ne büyük bir
ütopyaydı. Ona nasılsın? diye soranlara "İyi değilim" demeye işte o
gün başladı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">O günden sonra müziği, içkiyi ve geceleri daha
çok sevdi. Gevşemek ve unutmak için arkadaşlarına ve gecelere sığındı. Bir daha
onu konuşmadı çünkü bütün iş arkadaşları ve dostları olup biteni duymuştu,
bildiklerini biliyordu ve bu da durumunu anlatma zahmetinden onu kurtarıyor ve
acısını yaşaması için ona kolaylık sağlıyordu: Aşırı davrandığında, haddini
aştığında, sustuğunda ya da çok konuştuğunda, terslediğinde... biliyorlardı: O
acı çekiyordu ve tüm bu huysuzluklarının nedeni de yediği bu büyük kazıktı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Şükürler olsun ki; sığındığı insanlar, anlayışlı
insanlardı! Onlarda başka başka nedenlerden kazığı tatmıştı ve acıyı tanıyordu.
<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">A. bile zaman zaman diğerlerine gösterdiğinden
daha fazla tölerans gösteriyordu. Ama işten erken çıkmak bunlardan biri
değildi. Herkesle birlikte geç saatlere kadar çalışıyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yaz günü günler uzamıştı. A. Daha çok çalıştırmak
için ek zaman kazanmıştı. Yetiştirilmesi gereken işler vardı; saat akşam on
civarı kepenkleri kapadılar. Sıcak bir gündü. Ö. ve iş arkadaşı E. birlikte
işten ayrıldılar. Otobüse bindiler ve büyük şehrin kıvrılan yollarından yan
yana aşağı indiler. Otobüs yolculuğu Ö. için tamamlanmıştı E içinse 45
dakikalık bir metro yolculuğu daha vardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ö. Hafta sonları insanlarla renklenen Kızılay'ın
hafta başı griliğini hiç sevmiyordu. Koca meydanı bir başına yararak evinin
olduğu yöne yayan ilerledi. Serin hava etini okuyor, eteğini havalandırıyordu.
Esintide yürümek iyi gelmişti, yalnızlık da. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ah bi'de şu kötü anılar olmasa...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kızılay'dan Cebeci'ye yürüyerek 30 dakikalık
mesafeyi anılarında kaybolmuşken aldı. Ayakları onu evinin hemen hemen önüne
getirmişti. Birden arkasında bir karartı farketti. Sokak lambasıyla aydınlanan
yolda adamın gölgesi gölgesinin üzerine düşüyordu. Korktu, adımlarını
hızlandırdı. Bir yandan çantasındaki anahtarı arıyor bir yandan yürüyordu. Apartmanın
önüne geldiğinde anahtarı kapıyı açmak için hazırdı. Kilide onu soktu, kalbi
çarpıyordu, çevirdi ve kapı açıldı. Ağır demir kapı ağır ağır kapanırken o
koşar adımlarla merdivenleri tırmanmaya başlamıştı ki, "yabancı el ayak bileğini
kavradı." Sapık derin derin nefes alıyordu. Onu aşağı çekmeye, çekerken de
eteğini yukarı sıyırmaya başladı. Sapığın eli bacaklarında sert bir şekilde
geziniyordu. Ö. soğuk merdivenin üzerinde otomat kapanmış ve onları karanlıkta
bırakmışken çığlık atmaya ve çırpınmaya başlayınca, sapık panikleyip Ö.nün
kiloduna henüz asılmış pis elini de alıp kaçtı. Hepsi topu topu 15 saniye
sürmüştü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Sesi duyan bir kaç kapı açıldı, apartmanda
yankılanan sesler iyi olup olmadığı soruyordu. "İyi değildi" ama bu
sefer "iyiyim" dedi. Kimseyi yakınında istemiyordu; sorulara cevap
vermek de. Yerinde doğruldu; otomat yandı, eteğini iyice düzeltti ve
bacaklarının arasında sıkıştırdı. Bir süre soğuk betonun üzerinde öylece
oturdu, yaşadığı şeyin ne olduğunu, ne hissettiğini bilmiyordu; donup kalmıştı,
bomboş hissediyordu. Sonra kızaran ayakbileğini gördü, inceden sızısını duydu.
Otomat ince bir tık sesiyle kapandı ve o karanlıktayken dank etti. Tecavüze
uğrayabilir, bıçaklanabilir, ölebilirdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Sessizce ağlamaya başladı, hiç susmayacakmış gibi
ağlıyordu. Ayağa kalktı hareketin etkisiyle otomat yeniden yandı. Avuçlarının
içi çizilmiş derisinden kan sızıyordu. Yaşadığı ani şokun etkisiyle sinirleri
gevşemişti ayakları vücudunu taşıyamayacakmış gibi hissediyor küçük ve temkinli
adımlarla merdivenleri tırmanıyordu. Teras katındaki evinin önüne geldiğinde
beş katı o titrek bacaklarıyla çıkabildiği için şükretti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kapının bacaklarına elleriyle dayandı ve bekledi.
Zile basarak ev arkadaşını uyandırmakla titrek elleriyle kapıyı açmak arasında
gidip geldi. Saat geçti, kimseyi uyandırmak da kimseye bir şey anlatmak da
istemediğini farketti. Anahtarıyla eve girdi, karanlık kolidorda ilerledi ve
kendini yatağına usulca bıraktı. Bacaklarını karnına çekip kendi kendine
kapandı. Kollarıyla bedenini doladı. Kimse yoksa kendisi vardı şu hayatta. O
gece yorgun ve hırpalanmış canına sarılıp uykuya daldı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Karanlık odasında büyük bir ışık parlıyordu. Onu
koruyan Mikail meleğin ışıklarından gözleri kamaştı. Hiç korkmadı, saf nurdan
yaratılmış Kutsal Mikail'in yaşadığı ağır deneyimin mükafatını vermeye
geldiğini anladı: Ö. ona doğru
yürüyordu, odası o yürüdükçe büyüyor adım attığı yol uzuyordu. Parmak ucuyla
meleğine dokunmayı deniyordu. Bir dokunuş kadar yakındı ama yetişemiyordu.
Meleğin onu götürdüğü yerden habersiz, içinde sonsuz bir teslimiyet hissiyle
ilerliyordu. Dünyanın Allah'ın hikmetiyle 7 günde oluşunu izleyen bu büyük
güzellik onu nereden almıştı ve nereye bırakacaktı? artık düşünmüyordu.
Odasında mıydı, yerde mi gökte mi? Ayakları yere basıyor muydu yoksa
kanatlanmış uçuyor muydu? Ölmüş müydü yaşıyor muydu?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ö. Meleğine şiir gibi konuşmaya başladı: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Al beni dedi Meleğim, al ve götür.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Bak! dünya yeri ateş topu,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yanıp, küle dönmeden ben,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Sıyır etimden, ışığımı sök kalbimden.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kendine kat beni, içinde büyüt.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Annemin yumuşak karnı gibi, sarmala.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Nefes almıyorken atsın kalbim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Bak! yaşayamıyorum burada.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ait değilim ki bu yangın yerine.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kara bulutlar çöküyor üzerime.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Her an biraz daha zor nefes almak.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ben senin kızıl çiçeğin.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Aydınlığına susuyorken karanlıkta soluyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Sen benim güneşim.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yüzümü ışığına döndüm, Öyle parlaksın ki bakarken
yanıyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yokum seninleyken, ben de Melek oluyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Oh(!) ne tatlı bir hafiflik, ne derin bir
mutluluk.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">İnce bir ışık huzmesiyim her yere konuyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Dünyanın yedi katını yedi renge boyuyorum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ah Hayalim, öyle hafifledim! öyle hafifledim!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Dilerim Allah'tan, Doğmasın gün!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">O karanlık yüzleri gözüm görmesin!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yoksa satarım ruhumu şeytana, katilim olurum.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yürürken bedenim karanlık sokaklarda ben kavrarım
baldırları,<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">ben avuçlarım masumların kalçalarını...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Irzlarına geçerim ayaküstü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Masum gözlerle yüzüme bakar, katilleriyle
tanışırlar.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ö. nün gözünün önünde yaşadığı karanlık gecenin
görüntüleri belirmeye başladı. Kutsal Melek bir dokunuş uzağındayken ışık
hızıyla geriledi ve çekilip gitti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Karanlıktaydı yeniden, kendine yukarıdan
bakıyordu: Gecenin koynundaki solgun odasında, kendini yatağının üzerinde çırıl
çıplak oturuyorken gördü. Başını yere sarkıtmış, sanki ince urgandan bir
ilmiğin boynuna geçirilmesini bekliyordu... İçinde korku ve isyan duygularını
birlikte duydu. Çığlık atmak isterken uyandı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yatağından terler içinde uyandığında güneş çoktan
doğmuştu. Lanet olasıca güne başlamalı, o boktan işine gitmeli ve yaşamaya
devam etmeliydi! Gününü, çocuğu elinden alınmış şefkatli bir annenin, ıssız
sokaktaki soğuk ve karanlık bir köşeden, gecenin bir vakti çocuğunun odasını
izlemesi gibi izleyecekti: Gün; derin, duygulu ve yorgunken geçecekti. O yapayalnızken
insanlar olacaktı etrafında. Ne yaşadığını bilmeyen, bilse de çok önemsemeyen
ama -miş gibi yapmayı iyi beceren, yoğun mimikler ve boş gözlerle onu izleyen
bir grup insan. Artık, kim samimiydi kim samimiyetsiz? kestiremiyordu. Sanki
bütün dünya düşmandı ona ve onun hiçbir şeyi kaldırmaya gücü yoktu. Tükenmiş
uyanmış, düne nefreti yüzünden bugününü kurban etmişti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kendini ölü gibi hissederken giyindi. Temizlenmek
istemiyordu o yüzden sararmış yüzünü suyla ıslatmakla yetindi. Aynada gördüğü
yüze uzunca bakıp kendini tanıyamadı. Çok soğuk bakıyor gözlerinin hemen
altındaki mor halkalar ısıyı daha da düşürüyordu. Eskiden onun olan sıcak bakışlardan eser
kalmamıştı. Kimdi bu kadın ve ondan ne istiyordu? Bir an kendinden kurtulmak
istedi, nasıl yapabileceğini düşündü: Aynayı kırıp bileklerini kesebilir, gazı
açıp pencereleri kapatabilirdi... Sonra vazgeçti, henüz katil olmak için çok
gençti. Aynadaki kadınla yaşamaya devam edecekti.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yeni iş gününde yeteri kadar dinamik olamayacak
sevgili patronunu ve akıllı müşterilerini memnun edemeyecekti. Yine de
gitmeliydi. A. ya telefon açsa yaşadığı gecenin zorluğunu anlatsa anlar mıydı
ki! 15 saniyelik küçük bir saldırı anı işe gitmemek için mazeret olamazdı.
Sonuçta ne tecavüze uğramış ne de ölmüştü.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Apartmanın kapısından çıkarken saldırıya uğradığı
merdivenleri henüz çiğneyip geçmişti. Kötü anıları film şeridi gibi gözlerinin
önünden geçti. Berbat hissediyordu ama kendine gelmeliydi. Derin bir nefes aldı
ve hergün işe gitmek için yaptığı gibi yola koyuldu. Sanki ağır doz
sakinleştirici ile uyuşmuş gibiydi. İçi yine bomboştu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ajanstan içeri girdiğinde çalışma arkadaşlarını
giriş kapısının hemen karşısındaki mutfakta çay içerlerken buldu. Sıcak puğaça
kokusu mutfağı doldurmuştu. Onların arasında kendini güvende hissetti. Tanıdık
yüzler görmek iyi gelmişti. İlk selamlayan ve hatır soran" Deniz oldu. Ö.
bir an durdu, gözleri ıslandı ve titrek sesiyle "İyi değilim." dedi. </span><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Deniz'in gözleri
büyüdü, yüzü gerildi. Bu sefer ki "iyi değilim!" daha başkaydı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Gel Ö. dedi. Gel ve
anlat, neyin var? <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
E'yi kovup
mutfaktaki en güzel köşeye oturttu onu. L. Ö. için bir bardak sıcak çay koydu.
Önce mutfaktaki üç kişi ardından diğerleri Ö. nün yüzüne birer birer dikkat
kesildiler. Çünkü o yüz, sessizlikte konuşuyordu: Korku, endişe, heyecan ve en
çokta derin bir hazımsızlık. Ö. henüz yaşadıklarını kabullenmemiş ve içindeki
huzurlu mezarlığa gömmemişti!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Mutfak susunca Ö.
sakince anlatmaya başladı, gözlerini elindeki çay fincanından ayırmıyordu,
kızıl saçları önüne düşmüş yüzünün yarısını örtmüştü. Sakin ve üzgündü. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Gözlerini bu
perişan görünen kızıl güzele çevirmiş ahali, duyduklarına inanamıyor; bebeklerİ
kımıl kımıl kımıldıyor, zaman içinde büyüyordu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Ö, demli çayından
bir yudum almak için ara vermişken burun delikleri kan kusmaya başladı. Herkes dona kalmıştı; zaten bu yaşanılanlara
bu sukünet fazlaydı. Kızmızıya boyanmış yüzünü elleriyle örten Ö, dün geceden
sonra ilk defa ağladı. Kan, gözyaşı ve terle ıslanmış bedenini pelte gibi
sandalyeye bıraktı ve bütün temizlik işlerini ahaliye bıraktı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Kulaklarında Lana
Del Rey'in "Shades Of Cool" şarkısı çalıyor etrafını ise Tarantino
filmlerindeki gibi kırmızı ve bulanık bir filtrenin gerisinden görüyordu.
Dramatik bir anda, hafiflemiş hissediyordu. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
...<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Patron ofise
geldiğinde Ö. yü temizlemiş ve odasına yerleştirmişlerdi. A. için yeni ve güzel
bir gündü. Enerjik ve mutluydu; hemen arkasından ofisi koklayarak, kuyruğunu
sallayarak ve dilini sevinçle dışarı
sarkıtarak güzeller güzeli de girdi. O an, ordaki en güzel ruh hali onunkiydi.
Ö. nün başına gelenleri anlatmak görevi Deniz'e verilmişti.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
A. duyduklarına
üzüldü ve Ö.ye bir hafta izin verdi tabi bu bir hafta boyunca onun işlerini de
Deniz görecekti. Her iki tarafında mutlu eden bir anlaşma olmuştu. Bir hafta
göz açıp kapayıncaya kadar geçecek ve Ö. her şeyi hazmedip kendini tamamen
yenilemiş olarak geri dönecekti. <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
Kötü anıları silmek
için bir hafta yeterli bir süreydi!<o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-67316614598720604192016-01-19T06:56:00.000-08:002016-01-19T06:56:22.012-08:00Sıcak Bir Ankara Gününde<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12pt; line-height: 115%;">Deniz, güneşin yaktığı asfalttan çıkan buharları
izleyerek yürüyordu. Blue Jean ve beyaz bir tişört giymişti. İnce bedenini
sımsıkı saran pantolon yüzünden içi sıkışıyor nefes alırken zorlanıyordu. Az
nemli hava rahatlık veriyor ama güneşi daha çok hissettiği için yanıyordu.
Sonra aklına bir şeyler geldi artık düşünceler vardı; uçuş uçuştular. Onu
kendinden geçiren, gerçekleri gözlerinin önünde kaldırıp savuran hayallerin
içinde salınıyordu. Güneş silinmişti o an, asfalttaki buhar ve onun olan
ayaklar... İlerliyordu: Nereye, kime, neden?</span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kısa adımlarla yürüyordu. Hiç yorulmayacakmış
gibi hiç acıkmayacakmış gibi yürüyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Hayaller ne de güzeldi. İçindeki iki odalı evin
duvarlarını yıkıp genişleten bir de denize doğru geniş bir veranda ekleyen
hayaller olmasa sıkıntıdan ölebilirdi: Zehirli bir öpücük, Vahşi bir gülüş, Asi
bir yanıt, Edepsiz bir ima, Gaddar bir aşık, Deli bir arkadaş... Hayallerde
abartılı ve tehlikeli olan her şey çok keyifliydi. Sıradan hayatını hayalleri olmadan nasıl
renklendirirdi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Bir film karesi geldi gözlerinin önüne, sonra en
sevdiği şarkıyı işitti kulakları... Daha hızlı atmaya başladı adımlarını. Büyük
binaların hemen önünde uzanan kaldırım bitmeden biri tuttu kolundan. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Geri gelmişti!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Arkasını döndü L.ydi. Onu yaklaşık iki yıldır
görmüyordu. En son A.nın ofisinde iki çalışan olarak bir aradaydılar ve zaman
ne çabuk geçmişti. Birbirlerinin yüzüne baktıklarında orda geçirdikleri günleri
hissettiler, hatırlamak içinse çok kısaydı zaman. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L.nin kollarında sarışın bir oğlan çocuğu vardı.
Çok güzel bir bebekti; annesi kadar güzel ve babası kadar sarışın... Deniz
gözlerini bebeğe dikti. L. benim dedi. Kızardı yanaklarında taşıdığı elmalar...
O an mutluluk hem görünüyor hem de duyuluyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"> Deniz dedi
ki: Onu ne çok bekledin. Vay be vay be(h)... Hadi gel şurada bir kahve içelim. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">... Deniz soruyor L. anlatıyordu. Çalışırken
içinde tuttuğu bütün duygularını artık dile getirebilirdi, kaybetmekten
korkmuyordu. O işyeri onun için maziydi; geçmiş gitmiş hikâye olmuştu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz karşısında oturan kadına baktı: Yolları
geçmişteki günlerde tıpkı o gün olduğu gibi kesişmişti. İşyerindeki sıkışık
odaların içinde birlikteydiler. Mekan ve insanları paylaşmışlardı ama
hikayeleri başkaydı: Eski günleri
andılar. O zamanlar fark edip birbirlerine itiraf edemediklerini konuştular. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Diller çözülmüştü. Özgürdüler!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Özgürlük ne güzel bir histi: Son model bir
arabayla geniş ve boş bir otobanda hızla yol almak gibi, Uçsuz bucaksız bir
denizde büyük kulaçlar atarak yüzmek gibi, Yabancı bir ülkede kalabalık bir
caddede yürürken kendi dilinde yüksek sesle konuşmak gibi, Tanımadığın bir
düğünde halaya girip orada nefesin kesilinceye dek kalmak gibi...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">İki kadın hızını almakta zorlanıyor,
birbirlerinin sözünü keserek konuşmayı sürdürüyorlardı. Ortam kelimelerin
etkisiyle ısındıkça ısınıyordu.
Serinlemek için soğuk meşrubatlar içtiler ve oturdukları yerdeki
diğerlerini rahatsız etmemek için alçak sesle konuştular. Diyalog belirli bir ritim
eşliğinde ilerliyordu. Aralarındaki ritim aksadığında ise susmaya karar
verdiler ve ayrıldılar. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz eve dönüş yolunda L. nin anlattıklarını
düşündü. Nasıl hamile kaldığını öğrenince şaşkınlığını gizleyememişti. Sen onca
ay tedavi gör sonra işten ayrılır ayrılmaz hamile kal! olacak iş değil. Stres
adamı hasta eder diye boşuna demiyorlardı. O sıkıntılı ofis ortamından
kurtulduktan sonra doğal yollarla hamile kalmıştı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz, A. nın L.ye sigorta yapmamasına nerdeyse
sevinecekti. Eğer çalışmayı sürdürseydi belki bu sarışın güzel oğlanı dünyaya
getirmeyecekti. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Hayatın aldığı ve verdiği şeylerde nasıl bir
denge vardı? İnsanın aklı ermiyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz günlerdir varoluşunu sorguluyor ve haline
acıyordu. Kendini arkadaşlarıyla kıyaslıyor ve kıyasladıkça eksiliyordu. Uçsuz
bucaksız bir denizin ortasında rotasız bir gemi gibi ilerlerken dalgalarla
nasıl başa çıkacağını da bilmiyordu. Bozuktu kafası çok; ama L.yi ve başına
gelen iyiliği düşününce serin bir esinti hissetti. Yelkenlerini bu esintiyle
doldurdu: "Belki de rotasız bir gemi gibi görse de kendi kendine aslında
değildi... Rüzgar ve sakin dalgalar onu gitmesi gereken yere götüreceklerdi.
Bazen güzel günlere inanarak akışına bırakmak gerekti. Nihayetinde, gemi yolunu
bulacak ve güvenli bir limana varacaktı. Bundan önce yelkenlerin rüzgardan
boşaldığı günler de olacaktı. Normaldi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz L.nin başına gelen iyilikle, kalbini doldurdu ve o an boşluklarını sevdi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ve şöyle dedi:
"Teşekkür ederim Allahım. Bugün bana anlatılanlar için teşekkür
ederim."<o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L. den ayrıldığında güneş ışıklarını kısmıştı.
Adımlarını sıklaştırarak evinin yolunu tuttu ve Deniz'in aklına yine düşünceler
uçuştu. Akıl defterine karaladığı mısraları mırıldandı: Bomboşum. Teneke bir
kutuyum. Sağımda solumda, önümde arkamda insanlar. Yalnız, kalabalık var.
Tekmeleniyorum. Ben savrulurken rüzgar içime doluyor. Uğulduyorum, tınlıyorum.
Katlanıyorum. Çünkü içimde kağıtlar, yumruk yumruk sıkılmış olacaklar.
Kelimeler dolusu kağıtlar (!) Onlar olana kadar, şikayetim yok. İçimi boşlukla
dolduruyorum.<o:p></o:p></span></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-50578044781571012362015-12-29T23:24:00.000-08:002015-12-29T23:25:50.641-08:00Bir gün iş yerlerinin birinde<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Sabah saat tam sekizdi. Küçük, basık ve karanlık
oda insan ve makinelerle doluydu: Bilgisayarlar, yazıcı ve tarayıcılar...
Masalar kare şeklindeki odanın duvarlarını çevrelemişti. Yukarıdan bakınca
harap bir çerçeveyi andıran bu odanın içindeki resim; karanlık renklerden
oluşan, fırça darbelerinin görünüşte düzensizce vurulduğu, pek çok yoruma açık
ama kesinlikle insanın içine kasfet ve sıkıntı veren bir resim olurdu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Bir avuç insan vardı ve gözleri yeterince yatakta
kalamamaktan ya balon gibi şişmiş ya da tersine içine kaçıp ince bir çizgi
oluşturmuştu. Dudakları birbirine ezbere bir günaydın dedikten sonra masalarına
yığılmış şehrin meşhur simit dükkanlarının birinden aldıkları poğaçaları çay ya
da kahve eşliğinde kemiriyorlardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Geldikleri yollar ve aldıkları mesafe farklıydı
ama o ofisin içinde geçirecekleri zaman aynıydı: En az 12 saat. Haftanın 6 günü
günde 12 saatten ömürlerinden en az 72 saat maaş karşılığı satılmıştı. Bazıları
işe daha çok yaradıkları bazıları da gerekli sabrı göstererek aynı yerde uzun
zamandır çalıştıkları için sigortalanma hakkını kazanmışlardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Odanın ortasında turuncu bir soluklanma noktası
vardı. Bu nokta, ne koltuk ne sandalye ne de pufpuftu. Formu bozuk,
tanımlanması güç bu genişçe oturak Reklam Ajansının logosu şeklindeydi. Bu gri
resmi renklendirmek için tam orta yere oturtulmuş bir turuncu renk. Zamanla
biriken pislik yüzünden o da canlılığını çoktan yitirmişti. Ama en azından
turuncuydu işte! <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ajansın insanları cins cinsti: Arıza yapanı- orta
yolu bulanı, tepeden bakanı-altta kalanı, çok konuşanı- hep susanı...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">A. ajans patronuydu. Herkesten sonra kasılarak
odaya girer, entelektüel kapasitesini ve yaratıcılık melakelerini kanıtlamak
istercesine bir kaç salak laf söyler ya da espri yapardı. Yanından ayırmadığı
ve hiçbir zaman itiraf etmese de ona karizma katması için sahiplendiği bir
Golden Retriever cinsi köpeği vardı.
Köpek gerçekten çok sıcakkanlı ve güzeldi ama bir baharatın adını da
taşımasına rağmen çok kötü kokardı. Bu dünya güzelini yıkayıp tüylerini düzenli
tarasa ölürdü sanki. Ama zaten kendisi de pisti, tırnaklarının içinde her zaman
karanlık kalıntılar olurdu. Kendini bile temizlemeye üşenen birinin köpeğini
böyle dolaştırması da şaşmamak gerekti. Hiç mi güzel bir yanı yoktu peki bu
A.'nın? vardı elbet: İnsanlara sonsuz bir samimiyetle yaklaşıyormuş gibi
yaparak onları uzun saatler çalıştırmayı ve sigortalarını ertelemeyi çok iyi
becerirdi. Ses tonu ve giyim tarzı da fena sayılmazdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">A'nın Ajansında iş akışını planlamak için
haftalık toplantılar yapılırdı. Genellikle pazartesi günü gerçekleşen bu
etkinlik; karizmatik kasılmalar, ukala böbürlenmeler, çay-kahve ve güzeller
güzelinin oda da endamla salınması eşliğinde geçerdi. Bu kendini beğenmiş
reklamcı topluluğu ne kadar zavallı şartlarda çalıştıklarını görmezden gelerek
işleri yükleniyorlardı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Aslında kendilerini beğenmek için nedenleri
vardı, hiçbiri boş insanlar değillerdi: İyi okullar okumuşlardı. Yarışmalardan
ödüller alanlar, kendi sergilerini açanlar bile vardı. Onların işlerini yapmak
için yetenekli, eğitimli ve becerikli olmak gerekti. Belki tüm bu meziyetleri
yüzünden kasılmayı, böbürlenmeyi hakediyorlardı ama yakışmıyordu. O iş yerinde,
o şartlar altında çalışırken bütün o kendini sevme ve yüksekte tutma hali
eğriti ve çirkin görünüyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"> L. bunu en
iyi gözlemleyendi. Ajansın temizlik ve yemek işlerine bakan bu genç kadın ancak
ilkokulu bitirebilmişti. A.'nın mutfak masrafları için ayırdığı bütçe o kadar
yetersizdi ki sürekli işini iyi yapamadığından ve ayın sonunu zor getirdiğinden
şikayet ederdi. Her gün ucuz ve bir önceki günden değişik bir şey pişirmek için
kafa patlatır sonunda yine pilav ya da makarna da karar kılardı. Haftanın en az
iki günü yenen makarna bir gün yoğurtlu bir gün domatesli pişerdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L. bütün ajansı temizlerdi ve bu sayede her odaya
girer kimin ne yaptığını görürdü. Kim masa başında ne kadar kalıyor? Kim iş
saatlerinde facebook, msn kullanıyor? Kim telefonda uzun konuşuyor? Kim kaç
bardak çay içti? Çalışanlar, onu önemsemediklerinden ondan korkmadıklarından
kendileri gibi olabiliyorlardı ve bu bütün eksiklik ve hatalarını gözler önüne
seriyordu. L. her birinin karakterinin röntgenin çekmişti: A.ya yalakalık yapan
kim? Az çalışıp çokmuş gibi gösteren kim? Kim yalancı?...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Patronlar kötüydü ve çalışanlar da kusurlu. Bu
birbirini tetikleyen iki ilişki durumuydu: Çalışanlar disiplinli bir çalışma
temposu sergiliyormuş gibi görünüp kendi küçük yalanlarını söyleyerek işten
kaytarıyor; A.nın adaletsizliklerine karşılık veriyorlardı. Hepsi etki-tepki
meselesiydi. Ama A. verdiğinden fazlasını her şekilde alıyor, genel olarak işleri tıkırında yürüyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L. bu terazi- kefe bağlantısını çoktan kurmuştu.
Gerçeği çırılçıplak soymuş onun anadan üryan halini izliyordu. İzlenimleri
sinirlerini bozuluyor, kızarıyordu. Paraya ihtiyacı olmasa çoktan çıkar giderdi
ama sakinliğini korumalı ve çalışmalıydı. Yoksa hastane giderlerini nasıl
karşılarlardı? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L. kendinden 13 yaş büyük M. ile çok genç yaşta görücü usulüyle
evlenmişti. L henüz 16 yaşındayken tanıştırılmışlar ve birbirlerine alışmaları
için 2 yıllık bir süreyi nişanlı olarak geçirmişlerdi. Annesi sözlüsüyle onu
ilk kez evlerinin odalarından birinde yalnız bıraktığında heyecanlanmış ve
korkmuştu. Kendinden oldukça büyük olan bu yabancı, şefkatli ve sıcak
tavırlarıyla onu varlığına alıştırmıştı. Duygusal yakınlaşmayı fiziksel
yakınlaşma izlemişti. Adam ona dokunmasını istemiş ve öpmüştü. "Biz
karı-koca olacağız." demişti. L. M'yi sevmesi gerektiğini anlamış
görüşmeler sıklaştıkça kendini daha rahat hissetmiş ve özgür bırakmıştı.
Evlendiklerinde M. artık onun için bir yabancı değil iyi bildiği ve
sahiplendiği bir adamdı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Şimdi 6 yıllık evlilerdi. M. 30'larının L. ise
20'lerinin ortasına gelmelerine rağmen çocuk sahibi olamamışlardı. Güvenlik
görevlisi olarak çalışan eşinin hem evi geçindirmek hem de tüp bebek masraflarını
karşılamak için gerekli parası yoktu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L. bebek sahibi olmak için çalışıyordu. Dönem
dönem aşılanıyor ve sonucun olumlu olması için dua ederek hayatının rutin
akışını sürdürüyordu: A.nın mutfağında sabah yedi buçuk akşam altı iş görürken
pozitif şeyler düşünmeye ve stres yapmamaya gayret ediyordu. Masalardaki
bardaklar çoğalırken sakinliğini korumaya çalışıyordu, güzeller güzeli
tüylerini yeni temizlediği zemine dökerken ve karlı Ankara günlerinde çamurlu
ayaklarıyla ofiste koştururken sakinliğini korumak zorundaydı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ah! misafirler... Ajansa ne zaman misafir gelecek
olsa A. bir gün önceden onu uyarır ve ofisi yemek kokularıyla doldurmamasını
rica ederdi. Çizdiği imajın mükemmelliği için bu şarttı, yağ ve yemek
kokularının eşliğinde reklam bıdı bıdılarının karizması nerede kalırdı? Bir
reklam ajansı önce kendini iyi satmalıydı diy mi? Susuzluk hiçbir şeydi ve imaj
her şey!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">A. bazı zamanlarda da misafirlerini yemekte
ağırlamak isterdi. O zamanlar ajansın
sofrası şenlenir; Kalıcı lezzetler damaklara yerleşirken ağızda yuvarlanan
havalı kelimeler mutfakta uçuşurdu. O günler zihinlerde "Güzel zamanlardı!" hanesine
işlenirdi.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L.nin işi zordu ama bu zorluğu ajansta anlayanlar
olsa da birkaç ahlama ve vahlamadan başka bir karşılık görmez kimse çözüm
üretmezdi: Masalarda bardaklar yine birikir, karlı günlerde yerler çamur içinde
kalıncaya kadar yine çiğnenirdi. Hal
böyle olunca sakin kalmak zorlaşır ve aşılama yine ve yeniden başarısızlıkla
sonuçlanırdı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">L. nin içi ne zaman bir bebek görse özlemle
doluyor, kalbi ağırlaşıyordu. Böyle anlarında bile kendini o iş yerine yükten
ağırlaşmış bir çuvalı zor bela fırlatır gibi atıyordu. Aylar birbirini kovaladı
durdu ve böylece bir yıl doldu. Bir iş yerinde yıllanmak demek maaşına zam
demekti ve o kadar zaman beklediğine göre sigortası da ödenmeliydi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">...Patronun odasına girmeden önce gergindi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kelimeleri nasıl yan yana dizeceğini hesapladı.
A.yı ikna etmek istiyordu çünkü ondan gelecek olumsuz bir cevaba artık sabrı
yoktu. Hayatında işyerini daha katlanılır hale getirecek bir gelişmeye ihtiyacı
vardı. İşini sevmiyor ama orda çalışmayı sürdürmek istiyordu. Bir yandan da
korkuyordu: Ya A. ona istediklerini vermezse? Kapıyı çekip gidecek miydi yoksa
içine doldurduğu bütün o güven ve kararlılığı bir balon gibi söndürüp büzüşmüş
ve kalıpsız bir şekilde orda kalacak mıydı? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Tüm bu çelişki ve belirsizlik içerisinde A’nın kapısını
çaldı: A. aslında meşgul olduğunu ama yine de girebileceğini söyledi! L.
günlerdir ağzında biriktirdiği kelimeleri teker teker döküldü. Utana sıkıla
çıkardığı her kelimede yüzü biraz daha yanıyordu. Yanaklarının hemen üzerinde
iki güzel kırmızı elma yeşerdi ama bu elmaları yeşerten “Utançtan Güneş”,
Patronun kalbini aydınlatmaya yetmedi çünkü vicdanındaki karanlık örtü, L.nin
güneşinden yansıyan ışıkları süzüyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">A. matematik bölümünden mezun olduğu için 4
işlemi iyi yaptığından mı yoksa patron rolünü hakkıyla oynadığından mı bilinmez
çıkarlarını iyi hesapladı: Onun için kasasından ekstra çıkacak her kuruş
zarardı. Büyümek için kazanmak ve az harcamak gerekti. Tabi bu düşüncesini
dürüstçe söylemek salaklık olduğu için hemen kılıfına uydurdu ve bu işe
ihtiyacı olduğunu çok iyi bildiği L.nin talebini ustalıkla geri çevirdi: <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="background: yellow; font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">(Odayı ve adamı daha betimle)</span><span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"> Kirli tırnaklarını masaya vurarak dedi ki:
"L.ciğim, sigorta için biraz daha beklemen gerekecek. Çünkü senden daha uzun süredir bekleyen
arkadaşların var. Eğer önce sana ... yaparsam bu diğerlerine
"haksızlık" olur. Zamma gelince, "MAAŞINA EK 75 TL" olarak
düşündüm."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">... L. odadan çıktığında, yanaklarındaki o
yenilesi kırmızı elmalar solmuş; yüzü
sapsarı kesilmişti. Kendini tükenmiş hissediyordu. Hiç bir yanıt verememiş
Patronunun karşısında kurumuş kalmıştı. Ağlamak istiyordu ama kimse onu
ağlarken görsün istemiyordu. Sakinleşmek için kocasının sesini duymaya ihtiyacı
vardı. Mutfağına döndü ve eşini aradı, <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">telefon uzun uzun çalsa da açılmadı. <o:p></o:p></span></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-2878576789985097252015-10-24T00:03:00.004-07:002015-10-24T00:03:58.039-07:00KİTAP<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">O yıl yaz kavurucu derecede sıcaktı. Evlerin
içine dolan hava nem yüklüydü ve bu nefes almayı zorlaştırıyordu. İnsanların
yüzeyinde biriken ter, tanecikler oluşturuyor sonrada yolunu bulup aşağı
akıyordu. Bu yolculuk sanki yerçekiminin gözle görülür kanıtıydı. Yukarıda
başlayan ve aşağıda biten pek çok şey gibi: Yaşam ve ölüm, bir saniye önce
daldayken bir saniye sonra yerdeki elma, gökyüzünden yeryüzüne kayan bir
damla...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz, uykuyu severdi ama yataktan sırılsıklam
uyanmaktan nefret ettiği için yaz aylarında erken kalkmayı tercih ediyordu.
Güne erken uyanmak için bir amacı yokken öyle yapıyor olmak sinir bozucuydu ama
ter içinde kalktığında da sinirleri bozuluyordu; çünkü hasta hissediyordu.
Hayatta yaptığın tercihleri tartmak aslında böyle zamanlarda boşa çabaydı çünkü
kefelerdeki ağırlık eşit çekiyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Eşya dolu küçük odasındaki yatakta saatlerce
film, belgesel izliyor ve İngilizcesini geliştirmek için kitap okuyordu.
Aslında bu ilk kalın İngilizce romanıydı ve bu yüzden heyecan duyuyordu. Kendinden
hoşlanıyordu böyle zamanlarda. Ama genellikle boş işlerle uğraşan varoluşu
gereksiz bir kız gibi hissediyordu. Bazen de küçük çevresindeki bir kaç kişiye
verdiği pozitif enerji yüzünden kendini gerekli görüyordu. Tanrının onu
yaratmak için de bir nedeni vardı muhakkak yoksa neden vardı ki? Kendileri
farkında olmasa da otlar, böcekler bile bir işe yaramıyor muydu? Bir nedenden
var değiller miydi? Tabiat anaya çalışmıyorlar mıydı!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Çalışmak... Deniz iki yıldır çalışmıyordu.
Babasından yeniden harçlık alıyor ve daha önce öğrenmek için fırsat bulamadığı
şeyler için kurslara yazılıyordu. İnsanlarla tanışıyordu. Kendi gibi ne çok
insan vardı, önceden bu kadar çok olduklarının farkında değildi. Çoğunluğun
amacı daha donanımlı olmak ve garantili işlere girerek düzene en iyi şekilde
hizmet edecek çalışanlara dönüşmekti: Böylece para ve saygı kazanacaklardı;
mutlu olacaklardı.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Mutsuzlardı. Genellikle evleri olmadığı için ve
arabaları... Deniz, üretmediği için mutsuzdu; ülkeleri gezemediği için
mutsuzdu. Ayrıca onu uzaklara götürecek bir araba da hiç fena olmazdı. Zamanını
ve becerisini birileri çok kazansın diye satacak karşılığında biraz para alacak
ve onunla da merak ettiği her yere gidebilecekti. Ya da ...bilecek miydi?
Zamanını satarken oraları görmek için zaman bulabilecek miydi? Ya enerji(?)
enerjisini vakum gibi emecek o "iş" için ıkınırken ve kıçından terler
damlarken kendini şimdiki kadar istekli hissedecek miydi? <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Muamma... Gelecek kocaman bir belirsizlik ve
herkes gibi o da bunu görmezden gelerek
planlar yapıp sahip olmadıkları için bugünü kurban ediyor ve kendine
acıyordu. Yetinmiyordu.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Yetindiği zamanlardaysa mutluydu: Gecenin
ortasında, bulutların hemen gerisinde parlayan
aya bakarken, rüzgarın getirdiği deniz kokusunu alırken, ılık bir duştan
hemen sonra havluyla yatakta uzanırken, lezzetli bir yemek yerken ve hemen
üstüne türk kahvesini içerken, kankasıyla kendilerince büyük sorunlara basit
cümlelerle çözümler üretirken, saçmalıklara
gülerken...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Saçmalık... Üniversitenin ilk yıllarında saçma
sapan ne çok şeye gülerdi. Dört kız arkadaşlardı ve oldukça deli dolulardı.
Masumiyet yüzlerinden akarken arsızlık yapıyor ve bazı yerlerde de pek
sevilmiyorlardı: Toplu taşıma araçlarında, sinema salonlarında ve tenha
sokaklarda... Yerli yersiz gülüşleri ve yüksek sesle konuşuşları birilerinin
tahammül sınırlarını aşıyordu. O birileri genellikle orta yaşlarda ve yorgun
oluyordu. Akşam saatlerinde işinden dönerken ve başı çatlayacak kadar ağrırken
bir grup gencin saçmalıklarına tanıklık etmek sinir bozucuydu tabi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz şimdi hak veriyordu: Katlanmaları gereken o
kadar çok şey vardı ki yetişkinlerin: En azından, iş, eş ve çocuk sorumluluğu
çoğunda ortaktı. Bu üçlemeyi kuranların hayatlarını düzene koyarak mutlu
olacakları varsayılır ve büyükler tarafından bu düzene teşvik edilirlerdi de;
neden çoğunlukla öyle olmazdı (!): Bu insanların gözlerinden yorgunluk ve
mutsuzluk akardı. Anlayışlarını çevrelerine karşı çoktan yitirmiş sükunet
arayan bi'çarelere dönerlerdi. Başka birilerinin gülüşünden rahatsız olup
mutsuz insanlara "Neyin var?" demekten sakınmıyorsa biri, onun
gibilerden oluşan toplumun vay haline! Kendine benzeyene duyulan yakınlık hissi
onları kümeliyordu. Evlerin mutfaklarında, iş yerlerinin balkonlarında çay
içerken, sigara tüttürürken toplaşıyorlardı. Gökyüzünden bir dürbünle baksan
mutsuzluğun rengini görürdün: Aralara serpiştirilmiş minik renk kümelerine
tahammülleri olmayan gri şehirlerin gri insanları...<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Ankara... Deniz bu şehre henüz 18 olmamışken adım
atmıştı. Ankara Üniversitesi'nde Halkla İlişkiler ve Tanıtım okumaya hak
kazanmıştı. 1990'lı yıllarda Mersin gibi küçük bir yerden çıkıp oralarda okul
okumak adama kalite katıyordu. İnsanın hayalleri ve hayattan beklentileri
büyüyordu. Oysa o zamanlarda farkında olmasa da pek çok konuda olduğu gibi bu konuda
belirsizlikten ötesi yoktu. Onca genç, örümcek ağlarıyla dolu nemli ve
kalabalık bir ormanda uçan bir grup sivrisinek gibiydi ve ağa takılmadan
uçabilenler ölmüyordu. Henüz ölümü akıllarına bile getirmeyen ve yaşamı
tanımayan bu grup için ödül de kayıpta büyüktü. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Küçük ve tecrübesiz... Herkes öyleydi ama
bazılarının tecrübeli ebebeynleri, bazılarının yetenekleri, bazılarının
şansları... vardı. Avantajlı olanlar sıyrılacak ve piyasada parlayacaklardı.
Kutsal Kitapta Allah adildir der ve Onun tarafından adalet nasıl sağlanmıştı
bilmeye insanın aklı yetmez; yine de görüntü de kimse eşit değildi. Zaten tüm
bu altta kalma ve üstte olma halleri bu yüzden değil miydi? Mesela, herkes aynı
renkte saça, buruna, göze, yeteneğe, karaktere... sahip olsa, aynı şeyi düşünüp
konuşsa, yine böyle bir rekabet ortamı doğar mıydı? Deniz uzaylılara
inanırdı; belgelsellerden onların ileri
medeniyetler kurduklarını öğrenmişti. Onlar tek tiptiler: Taşıtları aynıydı;
ışıklı plaka şeklindeki hava araçlarını kullanıyorlardı. Kıyafetleri yoktu ve
vücutları, kafa yapıları, yüzleri, o iri gözleri... aynıydı. Bu aynı olma hali bir olmalarını sağlamış
olabilir miydi? Bir bütünün birbirinin aynı parçaları olmak rekabeti,
çekişmeyi, savaşı önlemiş miydi? Nihayetinde medeniyetlerini yıkımdan kurtarmış
ve gelişmemişler miydi?<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Aslında görüntüde Dünya'da da işler o yöne doğru
evriliyordu; herkes birbirine benzemeye başlamıştı. Mesela yüzler, kıyafetler,
beklentiler, istekler... ama biz de bu pek de birlik duygusu yaratmamıştı
sadece benzemiştik işte. Tükettiklerimiz ve istediklerimiz benzeşmişti. Ama
yapay tanrılar tarafından tepelerden bir yerlerden tüketilmesi istenenler
çeşitliydi ve isteklerde sınırsızdı. Bu benzerlikte bile birçokluk vardı:
Kalabalık ve pis bir keşmekeş... <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">...Yapay Tanrılar, işini bilir. Herkesin istediği
ortak arzu nesneleri yaratıyorlardı. Bir insan arzulanabiliyordu ya da bir
çanta. Yani çanta da insan kadar değerliydi ve ona sahip olmak arzulanan olmak
demekti. Çanta üstünlük duygusu veriyordu çünkü çevre tarafından güzel ve
kaliteli algılanıyordu. Bu algıyı yaratan ve kümelere yayansa Yapay Tanrı'nın
eliydi: Reklamlar!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Deniz üniversite yıllarında reklam yapmaya
bayılıyordu. Bir reklam ödevinde düşündüğü cüretkar fikirle bir kaç kendini
kanıtlamış öğrencinin ve bir öğretmeninin hoşuna gitmişti. Onunda birilerinin
hoşuna gitmek hoşuna gitti ve reklamcı olmaya karar verdi. Ya da hayır eksik
söylüyorum belki biraz fazlası: Düşünmeyi seviyordu, fikirler bulmayı ve
kelimelerle arsızca oynamayı: Onların eteğini kaldırıp gerisine berisine bakarken
ve baştan çıkarıp şekilden şekle sokarken kendini cennetten kovulan kötü melek
gibi hissediyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Kötülük hiç bu kadar güzel olmamıştı. Anlamları
kat kat giyinmiş kelimeyi usul usul soyuyordu. Bazen içki ve iyi müzikle onlara
yükleniyor ve yepyeni anlamlar doğurtuyordu. Bu mahrem ilişki özel sektörde iş
bulup çalışmaya çalışınca bitti. Önce patron vardı, sonra patrona para veren
müşteri ve patrondan para alan diğer çalışanlar... Deniz ise onu elden almayı
hiç sevmedi. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Geçinmeliydi. Önce iş hayatındaki tuhaf ilişki
örgüsünü bir süre anlamadı. İşini yapmak istiyordu ve özgür olmak; işinde de
hayatında da. Ayaklarının üzerine sağlam basmak istiyordu ve kendini istediği
gibi yaşamak. Ama bunu isterken diğer insanları ve onların tuhaf oyunlarını hiç
hesaplamadı. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Suskun... Deniz, haksızlığa uğradığında susmayı
seçiyordu. Aslında bu tamamen korkuyor olmasından kaynaklanıyordu. Yalnız
başınaydı ve güçsüzdü. Evinin kirasını ve faturalarını ödemek için işe ihtiyacı
vardı. Dolayısıyla kazancını sürekli kılmak için çevresindeki adaletsizliklere
ve saygısızlıklara katlanmak zorunda olduğuna inanıyordu. <span style="color: #004dbb;"><o:p></o:p></span></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Öğrenilmiş çaresizlik... Deniz akıllı bir kızdı
ama düzenin patronlara verdiği güçten ve kendi gibi iş için deliren yetenekli
insanların varlığından duyduğu kaygı onu köleleştiriyordu: "Daha iyisini
nerden bulacağım? Benim gibi birini basit bir gazete ya da internet ilanı ile
kolayca bulabilir!" İşte zihninde kendi kendine tekrarladığı bu basit iki
cümle bütün özgüvenini alıp götürüyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Farkında değildi "eşsizdi o!" Herkesin
kendine göre sadece onda olan bir gücü vardı. Bu güç; iyi konuşmak, iyi yazmak,
iyi hesaplamak, iyi giyinmek, iyi gülmek olabilirdi. O zengin hayal gücünü ve
kelimelere hükmetme yeteneğini görmezden geliyor kendini basitleştiriyordu. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Patronlar... Ah o patronlar... Denizin hayatından
çokça patron geçmişti. Hepsinin tepeden bakan bir gözü vardı: Konuştuklarında
kafalarının üzerinden yükselen kıvrak boyunlu bir tek göz. Bu göz çevreyi 360
derece görebiliyordu. Herkese hakim olma ve her şeye hükmetme arzuları o kadar
büyüktü ki o yılan gibi kıvrılan ve defalarca kez kırpılan göz her şeyi
inceliyordu. İnsani hiçbir pürüze tahammülü yoktu: Geç kalmak, hastalanmak,
tatile çıkmak, özel günler... Patronlar bir makine gibi çalışmanı istiyorlardı
çünkü kiranı ve faturalarını ödeyebilmen ve yemek yiyip karnını doyurman için
sana para veriyorlardı. Hayattaki tatlı bütün zevklerden mahrum kalarak
varlığını sürdürebileceğin kadar para. Ne büyük bir lütuf! Karşılığında
aldıklarını ise küçümsüyorlardı. Senin eşsizliğini görmezden gelerek karşında
büyük bir gevreklikle övünüyor ve gerekli zamanlarda sözleri ve tavırlarıyla
zihninin arka odalarından birinde uyuyan o iki basit cümleyi uyandırıyorlardı: "Daha iyisini nerden bulacağım? Benim
gibi birini basit bir gazete ya da internet ilanı ile kolayca bulabilir!"<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Övgü... Deniz, ölür müsünüz be kardeşim diyordu.
Takdir etseniz ölür müsünüz?
Karşındakinin kendine güvenini bir piton yılanı gibi bütün bütün yutarak
karnını şişirmek hoşuna gidiyor değil mi(!) Pis canavar, bok suratlı asalak!
Dilerim geberirsin!<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">Küskün... Deniz bıkkın bir anında Akıl Defteri'ne
şöyle karalamıştı: <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">"Bir konu başlığı verin bana, Öyle bir konu
olsun ki dokunsun, vursun. Öyle bi’ başlık atayım ki ona büyük ve siyah olsun.
Nasıl düşünmüş desinler, Nasıl gelir ki insanın aklına böyle şeyler?(!) Gelir
işte, geliyor; ispatlasın kelimeler! Kelimeler yayından fırlayan oklar gibiler,
Vurulsun, aklın saklı yerlerindeki düşünceler. Okudum dank etti desinler! Tatlı
bir kıskançlık hissetsinler. İsmimi merak etsinler, geldiğim yeri… Gideceğim
yerle ilgili akıl yürütsünler. Ya da sustum, ya da yazmam, Mutlu etmem kendimi:
Akılda etmem, fikir zikirde dillendirmem. Ne gerek var ki, ne önemi var?
İstemem konu başlığı, vermeyin! Büyük harflerle, siyah renkte yazmam da onu!
Kim kimi dinliyor ki bugün? Kim kimi anlıyor? Memlekette takdir edilmek için
ölmek gerek! Yazmak için ölüyorum, Ama ölüm takdir edilsin istemiyorum(!)Konu
başlığı istemiyorum, Hiçbirinizden hiçbir şey istemiyorum. Rahat bırakın
yeter!"<b><o:p></o:p></b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal" style="line-height: 115%; margin-bottom: 10.0pt;">
<span style="font-size: 12.0pt; line-height: 115%; mso-ascii-font-family: Calibri; mso-bidi-font-family: Calibri; mso-bidi-font-size: 11.0pt; mso-fareast-font-family: Calibri; mso-hansi-font-family: Calibri;">devam edecek...</span></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-62314669036658138072015-06-03T01:41:00.003-07:002015-07-03T12:21:13.834-07:00Teoman Duygusu<br />
<div class="MsoNormal">
Titriyorum, üşüyorum.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Saçlarım dağınık, yüzüm solgun, bacaklarım çıplak.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Parmak uçlarım üzerindeyim. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Dayandığım tezgah, mermer. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ve mutfak dolabı çok yüksek. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İçkimi gizlediğim yerden nihayet alıyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İçim, dışım gibi! Onu olanaksız gizlemek…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yapma diyenim yok, durduranım.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yapayalnızım. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ellerime bakıyorum: Onlar da ince dallara tutunmuş sarı birer
yaprak.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kendime acırken; İçmek, içmek, içmek…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yakıcı bir serinlik…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İçimi yıkamak, unutmak, boş vermek istiyorum.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
30’larımın ortasında, benim kaderim teklik.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Çıplak etimi seriyorum betona…<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İçimi çekiyorum; Nefesimi veriyorum: <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Alkol kokusu doluyor mutfak.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kendime diyorum: unut be unut! Koca kadınsın! Ayıp!<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hayat, bu katlanmak gerek.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Bu da geç’cek, geç’cek, geç’cek.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sesimi duyuyorum; kelimelerim inandırıcı gelmiyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
İnsan bir kendini kandıramıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yanımdan Fatma geçiyor; terliği indiriyorum üstüne: Geber
böcek geber böcek geber böcek…<o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<br />
https://www.youtube.com/watch?v=DlsYbtyik_k<br />
<br />
işte Teoman böyle hissettiriyor!</div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-41018910716511852922015-05-30T14:13:00.004-07:002015-05-30T14:13:31.405-07:00Saadet'e Mani<br />
<br />
Sabahın erken bir saati. Gökyüzü taş kaldırım gibi gri. Bulutlar yağmur yüklü ve karanlık. Kadın kırmızı yağmurluğu içinde çok güzel ve kırılgan. Yürüyor. Tek başına yürüyor, sakince yürüyor. Arkasından ilerliyorum, gözlerim üzerinde geziniyor, sonra ensesine takılıyor. Nasıl da uzun ve beyaz... İçimden sarı saçlarını toplamakla iyi etmiş diye geçiriyorum.<br />
<br />
Onu aylardır merak ediyorum. Yüzünü yakından görmek için deliriyorum. Ama yapamam, cesaretim yok. Yıllar önce onun kadar güzel ve sağlıklıyken kocam bana aşıktı. Şimdi ona... Cümlenin sonunu getirmek istemiyorum. Sinirlerim bozuluyor; içime kontrol etmekte zorlandığım kötü duygular doluyor: Kıskanıyorum, öfkeleniyorum.<br />
<br />
Sadece güzel olsa "iyi" diyorum. Aptal ve duygusuz bir sürtük olması için dua ediyorum. Tek derdinin para olmasını diliyorum. Kocamı kullanması, iliklerine kadar sömürüp tekmeyi basması temennim. Ben, tamamen iyi niyetle, kocamın canını yakmasını istiyorum. İt gibi sürünerek kapıma düşmesi ailemin saadeti için yerinde olacak. Gerçekleri anlaması için bu gerekli!<br />
<br />
Gerçek(!) "bana mecbur olduğunu anlaması gerektiği."<br />
Ve gerçek ne?<br />
Bu kadının gerçeği ne? Çok iyi tanıdığımı sandığım kocamın gerçeği ne?<br />
<br />
Bulutlar yükünü bırakmaya başlıyor. Başımı kaldırıyorum ve yağmur tanelerinin yüzüme düşmesine izin veriyorum. Yüzüm, tam ortasında alçak bir tepecik olan çorak toprakları andırıyor. Renkten ve neşeden eser yok. Varsa yoksa kuraklık; varsa yoksa yokluk. Gençliğim, nerdesin? Yağmur bile şimdi başka hissettiriyor; melonkoli ve yanlızlık... <br />
<br />
Kadın hızlanıyor; bense yavaşlıyorum. Aldatılmanın yükü daha da ağır geliyor başımı eğip omuzlarımı yeniden öne düşürüyorum. Yağmur sertçe düşüyor ve sırtımı her bir dolu tane çok güçlü dövüyor. Olduğum yere çivileniyorum. Üşüyorum!<br />
<br />
- Allah belanı versin Vahap!Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-38027084829302293352015-05-15T14:21:00.004-07:002015-05-16T09:28:13.926-07:00DÜŞEYAZMAKAdam, bulutların üzerinde yürüyordu. Her adımında kösele ayakkabısı bulutun yumuşak karnını eziyor, iz bırakıyordu. Sakindi, hiç olmadığı kadar. Daha önce takım elbiseleri içinde hiç bu kadar rahat hissetmemişti.<br />
Ölmüş müydü yoksa? Elbiseleri vardı. Ölse bedeni olmazdı oysa. Ne gerek kalırdı elbiselere o zaman...<br />
Zaman! O çok çabuk geçiyordu. Kolunda saati yoktu ama onun akışını kanında ve kalp atışında hissediyordu. Zamanlardan bir zaman, günlerden bir gün... Hani, parmağını ağzının içinde çevirerek ıslatıp usulca esen rüzgara tutmak gibi. Varlığını görmez ama bilirsin. İşte öyle bir şey...<br />
Sonra bulut bitti. Başını eğdi, uzaklardaki yeryüzünü gördü. Düşmenin vakti gelmişti. Rüzgarı hissettiği gibi ve zamanı... bunu da hissetmişti. Yere inmeliydi.<br />
Ne vardı ki yerde? Geçmişini hatırlamak için zihnini zorladı. Nasıl yükselmişti bulutlara hatırlayamıyordu ama yeryüzünü anımsayabiliyordu: Bir ev, bir kaç arkadaş, gri kaldırım, taştan binalar ve ofis duvarları!<br />
Uçmaya ve yükselmeye ve her şeyi olabildiğince geniş görmeye karar verdiğinde, hayatına sıkışmıştı. Yeri daralmıştı, o kadar daralmıştı ki; aramaya ve sormaya karar vermişti!<br />
Resmin hepsini görmeden önce fırça darbelerini incelemek gerekti. En küçük, en dar, en yetersiz, en bunaltıcı... en kötü! İYİYDİ...<br />
İYİ!<br />
Adam, "bütün kötü enlerine" minnet duydu. Onları bir anne gibi sahiplendi. Önce kendinden korumaya karar verdi. Ve yeryüzüne inmeden önce, her birine yemin etti. Aşağı indiğinde onların yerini yenilerine vermeyecekti.<br />
Bulutların üzerinde kendiyle kaldıktan ve düşündükten sonra "dünyasını büyük tutmaya karar vermişti."<br />
İşte, yeryüzüne düşmenin vakti gelmişti.<br />
İki adım geri çekildi; adımlarının ezdiği yerleri yeniden ezdi. Ve gerildi, koştu koştu koştu(!) kendini aşağı bıraktı.<br />
Geçmişini soyunmuş, çıplakken yatağına çakıldı. Vücudunun kestiği tavandan Bulutunun gidişini izledi.<br />
<br />
Güldü, güldü, güldü...Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-14446061845982318072015-05-05T10:47:00.000-07:002015-05-05T10:48:10.992-07:00Masaya Damlayan Ketçap ve GözyaşıDuvarlarla çevrili bir mutfak. Duvarlarda renkli kalebodurlar. Sanki hayatın bütün renklerini mutfak duvarındaki küçük karelere yerleştirmişler gibi. Buzdolabının üzerine süslü magnetlerle sıkıştırılmış anılar. Fotoğraflar, renkli ve siyah beyazlar. Eylül mutfakta geziniyor, beş adım boylamasına ve dört adım enlemesine. Yerde süslü halıları örten süslü örtüler var. Her şey üst üste her şey kat kat. Mutfaktaki yoğun enerji Eylül’ün hoşuna gidiyor. Mutfak Annesine benziyor.
<br />
<br />
Ayşe Hanım, yumuşak yüzünün arkasında tüm o yaşanmışlıkları saklamak konusunda usta. Yuvarlak yüzüne dolgun dudakları özenle yerleştirilmiş. Sohbetine ve tebessümüne doyum olmuyor. Sanki hiç üzülmemiş, sanki hiç incinmemiş, gören “biblo gibi kalmış” diyor. Mutfak tezgâhının sağında ve solunda bibloları için raflar var. Biblolar neredeyse küçük oğlu ile yaşıtlar. Raflarda on sekizini bitirmiş on dokuzundan gün alan biblolar; çok güzel ve çok kırılganlar ama onca yılı büyük bir hasar görmeden atlatmayı başarmışlar. Elma yanaklı bir oğlan çocuğu, memeleri süt dolu yeşil bir inek, sarı saçlı ikiz kız kardeşler Eylül’e iyi geliyor. Onları alıp ellerine narince, yüzlerindeki tozları parmak uçlarıyla silmeyi seviyor. Bibloları Ayşe Hanım’a benziyor.
<br />
<br />
Mutfakta günler sıcak ve keyifli geçiyor. Akdeniz havası balkona açılan kapıdan ve küçük pencereden içeriye sıcak hava dalgasını ve tuzlu denizin kokusunu taşıyor. Gündüzleri mutfak güneş alıyor, akşam olduğunda sokak lambalarından süzülen sarı ışıkla aydınlanıyor. Bazen de bazı gecelerde mutfak, dolunayın ışığı ile banyo yapıyor. Ayşe Hanım mutfağında misafirlerini ağırlamayı seviyor. Çünkü işini yaparken de onlarla sohbet edebiliyor.
<br />
<br />
Ayşe Hanım Eylül’e diyor ki; Bu masa (dikdörtgen mutfak masası) kızım uzun yıllardır burada benimle ve kimleri ağırladık birlikte. Neler konuşuldu kimler, bi’ bilsen!..
<br />
<br />
Mutfak masası, çevresindeki dört ayaklı beş sandalye ile yıllardır bir kenarını duvara dayayıp duruyor. O duruyor, kadınlar geliyor. Üstünde çaylar içiliyor ve kurabiyeler yeniyor. Örtüsü kahve lekesi oluyor, üstüne ketçap ve bazen de gözyaşı damlıyor. Örtüde lekeler birikiyor ve yıllar lekeleri dokuların arasına hapsediyor. İnatçı olan lekeler mi, yoksa…
<br />
<br />
Gözyaşları, onlar uçuyor, havaya karışıp insanların içine kaçıyor, görünmeden. Doğuş ve kaçış hikayeleri sahiplerinden dinlendiğinde çok trajik ya da komik… Geçmiş geçmişte kalıyor (mu acaba?) Kadınlar mutfak masalarında hikayeler anlatıyor ama.
<br />
<br />
<br />
Ö.K.Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-32922035996108332962014-12-19T14:52:00.000-08:002014-12-19T14:53:00.451-08:00Pazar<br />
<br />
Deniz geceden kalmaydı. Öğlen ancak uyanabilmişti ve kendini hasta hissediyordu. Allahtan eğlence için cumartesi gecesini ayırmıştı. Bütün bir pazar günü, onu iyileştirecekti. Düzenli yemek yemeli; kanepesinde -üzerinde pikesi örtülü iken- uzanmalı ve bol su içmeliydi. Az düşündüğü ve bolca saçmaladığı gecelerin sağlıklı geçireceği gündüzleri elinden alması adaletli görünüyordu. Şu dünyada karşılıksız yaşanan ne vardı ki! Müessesede denge, karşılıklılık esasıyla kuruluyordu.<br />
Bu aralar okuduğu kitap oldukça ilginçti: "Vladamir Nabakov, Lolita". Onu, hayranı olduğu sinema sanatçısı, ressam ve yazar James Franco'nun başucu kitabı olduğunu öğrendiğinde edinmeye karar vermiş; almak için kitapevlerini gezmiş, fahiş fiyatları duyunca ikinci elcilerin yolunu tutmuştu. Bir kaç yerden sonra sık sık gittiği ve yüzünü tanıttığı genç sahafçı ona kıyak geçmiş ve 13 TL'ye orijinal ve tertemiz bir Lolita edinmesini sağlamıştı. Çağdaş klasikler arasında gösterilen bu eser, konusu yönünden sapkın, işleniş yönünden sıradışıydı. Kitabı bitirip birilerine önermek için acele ediyordu ama hasta kafayla okumaya gücü yoktu. En iyisi onu sıkmayacak bir Hollywood filmi bulup izlemekti.<br />
İnternet son 10 yılın en muhteşem icadıydı. Arama motorlarını kullanarak merak duyduğun her şeye kolayca ulaşabiliyordun: Kitaplar, filmler, müzikler... İnsan bilgi çağında yaşıyor ve ona kolayca ulaşabiliyorken neden her şey bu kadar sıkıcıydı?<br />
Aslında bilgiye erişmekten iyisi bilgiyi aramaktı! Aramak uğraşı, sıkıntıyı öldürüyordu. Demek ki, çağın bize cömertçe sunduğu tüm bu olanaklar delice bir kolaylık sağlıyor ve en temel uğraşımızı elimizden alıyordu; bu yüzden çıldırıyorduk. Çılgınca çalışıyor, eğleniyor, seviyor... Aşırılaşıyorduk ve aştıkça azalıyorduk. Geriye içi boşalmış paketler ve ileri de açılmayı bekleyen çekici ve yalancı kutular...<br />
Allah belamızı verse de kurtulsak. Hepimizin aklını başından alsa, taşa çevirse mesela da hiç bir yere kımıldamadan öylece kalsak!<br />
Deniz, zaman zaman ayaklı dev bir kaktüs olduğunu hayal ediyordu: Az su ve az güneşe ihtiyaç duyan, kendini dikenlerini kullanarak çevreden koruyan en önemlisi de çirkinliği sayesinde insanların ilgisinden kendini sakınan...<br />
Dünyanın her yerinde güzel olan her yer ve her şey insan denen Canavarlar tarafından hiçe dönerken onların şerrinden sakınmanın en güzel silahı "çirkinlik" ona bahşedildiğinden Yaratıcı'ya şükretmek gerekti.<br />
Dünyanın bütün güzelliklerini yemek ve üstüne giyinmek isteyen insan; kendi çirkinliğini belki böyle gizleyebileceğini sanıyordu! İnsanların açgözlüğü karşısında aciz kalan zavallı insanlık! Deniz kaktüs olmayı insan olmaya tercih ederdi ama elden ne gelirdi: Kendine ve çevresindekilere katlanması gerekecek ve 'kaktüse gıpta etmeyi sürdürerek' ömrünün geriye kalanını geçirecekti.<br />
Küçük odasının penceresinden baktı. Dışarıda hava kasfetliydi. Kar yeryüzünü örtmüş ve kente yanlızlık getirmişti.<br />
-Yanlızlık bir renk olsa beyaz olurdu ve hissedilse soğuk.<br />
Deniz, teras katındaki evinden açık manzarayı izlerken içindeki Deniz konuşmayı sürdürüyordu. Kaktüsten giren ve hava durumundan çıkan bu ruh hali hep hayra alamet değildi. Hafiften isyanlardaydı ve bu kafayı dağıtması gerekti. <br />
İçini boşaltmak için Akıl Defterini eline aldı: Kelime çöplüğüne dönmüş zavallı defter pislik içindeydi. Onun cildini elinin içiyle sildi ve boş bir sayfa çevirdi. Deniz, yazarak yıkamaya başladı içini:<br />
<br />
26 Kasım 2010 Cuma<br />
Masaya Damlayan Ketçap ve Gözyaşı<br />
Duvarlarla çevrili bir mutfak. Duvarlarda renkli kalebodurlar. Sanki hayatın bütün renklerini mutfak duvarındaki küçük karelere yerleştirmişler gibi. Buzdolabının üzerine süslü magnetlerle sıkıştırılmış anılar. Fotoğraflar, renkli ve siyah beyazlar. Eylül mutfakta geziniyor, beş adım boylamasına ve dört adım enlemesine. Yerde süslü halıları örten süslü örtüler var. Her şey üst üste her şey kat kat. Mutfaktaki yoğun enerji Eylül’ün hoşuna gidiyor. Mutfak Annesine benziyor.<br />
Ayşe Hanım, yumuşak yüzünün arkasında tüm o yaşanmışlıkları saklamak konusunda usta. Yuvarlak yüzüne dolgun dudakları özenle yerleştirilmiş. Sohbetine ve tebessümüne doyum olmuyor. Sanki hiç üzülmemiş, sanki hiç incinmemiş, gören “biblo gibi kalmış” diyor. Mutfak tezgâhının sağında ve solunda bibloları için raflar var. Biblolar neredeyse küçük oğlu ile yaşıtlar. Raflarda on sekizini bitirmiş on dokuzundan gün alan biblolar; çok güzel ve çok kırılganlar ama onca yılı büyük bir hasar görmeden atlatmayı başarmışlar. Elma yanaklı bir oğlan çocuğu, memeleri süt dolu yeşil bir inek, sarı saçlı ikiz kız kardeşler Eylül’e iyi geliyor. Onları alıp ellerine narince, yüzlerindeki tozları parmak uçlarıyla silmeyi seviyor. Bibloları Ayşe Hanım’a benziyor.<br />
Mutfakta günler sıcak ve keyifli geçiyor. Akdeniz havası balkona açılan kapıdan ve küçük pencereden içeriye sıcak hava dalgasını ve tuzlu denizin kokusunu taşıyor. Gündüzleri mutfak güneş alıyor, akşam olduğunda sokak lambalarından süzülen sarı ışıkla aydınlanıyor. Bazen de bazı gecelerde mutfak, dolunayın ışığı ile banyo yapıyor. Ayşe Hanım mutfağında misafirlerini ağırlamayı seviyor. Çünkü işini yaparken de onlarla sohbet edebiliyor.<br />
Ayşe Hanım Eylül’e diyor ki; Bu masa (dikdörtgen mutfak masası) kızım uzun yıllardır burada benimle ve kimleri ağırladık birlikte. Neler konuşuldu kimler, bi’ bilsen!..<br />
Mutfak masası, çevresindeki dört ayaklı beş sandalye ile yıllardır bir kenarını duvara dayayıp duruyor. O duruyor, kadınlar geliyor. Üstünde çaylar içiliyor ve kurabiyeler yeniyor. Örtüsü kahve lekesi oluyor, üstüne ketçap ve bazen de gözyaşı damlıyor. Örtüde lekeler birikiyor ve yıllar lekeleri dokuların arasına hapsediyor. İnatçı olan lekeler mi, yoksa…<br />
Gözyaşları, onlar uçuyor, havaya karışıp insanların içine kaçıyor, görünmeden. Doğuş ve kaçış hikayeleri sahiplerinden dinlendiğinde çok trajik ya da komik… Geçmiş geçmişte kalıyor (mu acaba?) Kadınlar mutfak masalarında hikayeler anlatıyor ama.<br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span> <br />
<br />Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-47032195033815339742014-08-27T04:54:00.000-07:002014-08-27T04:56:45.206-07:00Bu yazar nasıl yazar!<br />
Enine boyuna düşünerek seçilen konular basitlikten uzaklaşıyor. Düşünmeden bir konu seçmekse akıl süzgecini sallamak demek oluyor. Kumların arasından parlak altın parçalar göründüğünde şöyle diyorsun: Buldum. İşte ellerim aralıksız yazıyor.<br />
Bu yazar böyle yazıyor: "BASİT"!<br />
Basit olanı küçümsemeyin o her zaman iyidir. Anahtar kolay anlaşılmak da. Gündelik hayatta herkesin derdi bu değil mi aslında? Anlaşılamamak, anlatamamak, anlamamak, yanlış anlamak, çok iyi anladığını sanmak.<br />
Herkesin biribirine karşı basit ve net olduğu bi' dünyanın hafifliğini hayal edebiliyor musunuz? Karmaşık ve dolambaçlı işler olmadan doğrudan anlatılan ve anlaşılan durumlar: "Dürüstlük, ete kemiğe bürünür ve aramızda özgürce dolaşır. Bu adamın koluna girer, birbirimizi samimiyetle selamlarız."<br />
Basitlikteki bilgelik başkadır. Bakın Tibet Rahiplerine, Hint Fakirlerine... Onlardaki saflık, sadelik ve bilgelik bizi kendine çekmiyor mu? Delirmiş dünyanın karmakarışık düzeninde bu basitliği aramıyor muyuz? O zaman bir yazar neden çok düşünsün ki? Yetenekle süzmek hayatı daha doğru değil mi?<br />
Bu yazar böyle yazıyor: "PLANSIZ"!<br />
İçgüdülerine güvenmek, içinden geldiği gibi yazmak; Bunu yapıyor işte yazar. Onu edebi olmaktan uzaklaştıran içinden geldiği gibi yazmasıysa böyle yapmaya devam etsin. Çünkü okuyana iyi geliyor. Hayattan basit saptamalar yaratıcılıkla birleşince, "vay be ben hiç böyle düşünmemiştim" dedirtiyor. İşte yazının çekici tarafı. Fatih Sultan Mehmet'in yağlı kızakların üzerinde gemileri kaydırması gibi, Mısır Piramitlerini inşa eden ustaların kısa, tahta, kütük makinelerle taşları kaldırması gibi... Basit ve yaratıcı fikirlerin çekiciliğine kimse karşı koyamıyor. Sonra bu basitlik başka bir sürü şeyin temelini oluşturuyor. En büyük keşif en etkileyici olan o ilk düşünce o ilk buluş değil mi?<br />
James Franco'nun Palo Alto kitabında derlediği öykülerden birini okuyunca bunları düşündüm işte. Bu yazar o dedim. Seviyorum seni James Franco.<br />
<div>
<br /></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-47433228366612624332014-08-24T12:44:00.000-07:002014-08-24T13:14:57.257-07:00ÇağrışımlarCanımın yarısı,<br />
odalarım dantelli oyalı,<br />
camın kenarındaki fiskos masası,<br />
gelsen de kahvemizi içsek karşılıklı.<br />
oda yanlız benle dolu,<br />
gözlerim seyrediyor yolu,<br />
canımın yarısı gelsin,<br />
koysun kahvenin yanına lokumu.<br />
...<br />
Canım,<br />
Sapsız üzüm olur mu,<br />
Kanatsız kuş<br />
Bebeksiz göz<br />
Manasız söz?..<br />
Bu can da sensiz olmuyor.<br />
Ben, ben olmaktan çıktım,<br />
Beklemekten ağaç oldum.<br />
Gel de kök salayım kollarında<br />
Dallarım dolansın boynuna<br />
Dalayım sen koynumdayken<br />
uzaklara.<br />
...<br />
Bi kuş uçuyor uzakta<br />
Kanatları örtüyor güneşi.<br />
Gölgeleniyor yüzüm.<br />
Yüzüm de karanlık var,<br />
Ama ruhum da parlak bir aydınlık.<br />
...<br />
Canımın yarısı<br />
olsan, ah olsan(!) kızardın bu kuşa,<br />
Doğrulturdun tabancanı.<br />
İndir derdim:<br />
Güneşi örtüyor diye,<br />
öldürmeyelim kuşları.<br />
...<br />
Söylenir, söverdin,<br />
Sok sivri dilini içeri dedim:<br />
İçerimi az kanatmadı zehri<br />
Hatırlatma yeniden,<br />
kuşu öldüreyim derken,<br />
Söndürme içimdeki alevi.<br />
...<br />
Canımın yarısı,<br />
gelsen, bi' gelsen var ya<br />
ben seni... ah ben seni (!)<br />
Çok severim hem de deli gibi.<br />
...<br />
Kabalıklarını da al gel razıyım.<br />
Severim ruhundaki çirkin yerleri.<br />
Seni sen yapan her bir yeri.<br />
...<br />
Canımın yarısı<br />
kasedeki üzüm,<br />
yolu gözlemekten şaşı oldu iki gözüm.<br />
Gelmeyecektin madem<br />
ne diye heveslendirdin.<br />
Bileydim, bu kadar döneksin,<br />
"Diğer Yarın'a" randevu verirdim.<br />
<br />
<br />
<br />Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-35342302213966483412014-06-30T08:13:00.001-07:002014-06-30T13:22:50.726-07:00Mağara'yı seveceksin.<br />
Fethi, uzun yolculuklar yapıyordu. Yolculuk bazen öyle yorucu oluyordu ki ona katlanmak zorlaştığında kendini şöyle telkin ediyordu: "Herkes yapıyor."<br />
Herkesin yaptığı, kişiden kişiye değişiyordu: kebap tıraşlamak, kumaş tasarlamak, tez yazmak, iş aramak, çocuk büyütmek, otomobil tamir etmek...<br />
Her hayat, yol katediyordu ve şanslı insanlar sabrı öğreniyordu.<br />
O, fotoğraf çekmeye üniversite yıllarında başlamıştı. Babasının onun için aldığı yarı elle çalışan ilk dijital makineyle her şeyi çekmekten keyif alırdı: insanları, onların gölgelerini, şişeleri, muslukları, çirkin ama güzel, genç kadınları...<br />
Çekerken de hep susardı.<br />
Böyle zamanlarda insanlar şaşardı. Bu kıpır kıpır ve konuşkan, yerinde bir dakika duramayan adam nasıl olur da bu kadar uysallaşırdı.<br />
Kalın camlı gözlüklerinin gerisine sakladığı iri gözleri vardı. Cin gibi bakan baktığını iyi gören bir çift göz: anlayan, farkeden, keşfeden...<br />
Öyle olmasa, onca yıl bu kadar yol alır mıydı!<br />
Ülkenin çok yerine arabasıyla gitmişti. Yolları eskiten bu büyük araba küçük bir adamı ve onun zamanı donduran makinesini usanmadan taşımıştı.<br />
Araba az bozulmamıştı.<br />
Fethi'yi fıtık eden neden; güzel görüntüyü yakalamak isterken aldığı pozisyonlar mı, ağır makine ayaklıklarını sırtında taşımak mı yoksa bu cüsseli arabanın bozulup durması mı net olarak bilen çıkmadı.<br />
Hayatı makinenin gözünden görmek için yıllarca yol aldı. Zorluklarla karşılaştığında<br />
pes etmedi, isyan etmedi; Nefsini terbiye etmek için mağarada çile dolduran atası gibi sabretti. (Mağara Dede bakınız.)<br />
Şanslılardandı, Sevdiği işi yaptı ve keyfi işinden aldı.<br />
Eee daha ne olsun: Yolun açık olsun Sevgili Fethi Mağara!Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-30418258270335261252014-06-04T01:55:00.002-07:002014-06-04T05:11:24.013-07:00Kırmızı, ete çok yakışıyor<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yıllar sonra onu gördüğünde bütün duyguları birbirine dolandı.
O kadar dolandı ki önce içini tanımlayamadı sonra “halat” dedi: “Duygulardan örülü ve zamanın her an biraz
daha büktüğü kalın ve sıkı bir halat!”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
“Geçmişten Gelen…”, laciverti çok severdi ve siyahı.
Üstündekilere bakılırsa hala seviyordu. Yanakları kırmızı kırmızı olurdu yorulunca,
çok konuşunca ve bi’ de şişme botu nefesiyle doldurunca… Çok yakışırdı etine o
renk; yine çok yakışmıştı ama belki o yanakları kızartan nedenler çoktan
değişmişti.</div>
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Acaba (!) Hayat ona neler yaptı? diye düşündü. Bilemezdiki çünkü
soramazdı. Onlar biteli çok olmuştu. Üzüldü(!) Bu his yüzünden halat biraz daha
sıktı ayak bileğini, sendedi. Gidemedi yanına, cesaret edemedi. Öylece baktı
uzaktan. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra araba seslerini işitti, insan uğultularını, kuş cıvıltılarını,
esen rüzgarın fısıltısını… Derin bir nefes aldı ve sonra tuttu. Başını yere
eğdi, kaldırımın grisine dalıp gitti. “Başka biri benim için yeni bir halat örene
kadar dipteyim.” dedi. Başını kaldırdığında “Geçmişten Gelen…” yoktu ve yerinde
kavruk bir simitçi çocuk duruyordu. <o:p></o:p></div>
Gülüp feleğin cilvesine, acıktığını hissetti, çocuktan iki
simit istedi yandaki kahvehaneye oturup bir de çay söyledi.<br />
<div class="MsoNormal">
<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-83068343442951982072014-02-27T04:54:00.001-08:002014-02-27T05:21:18.207-08:00KARANLIK SİNOPSİS<br />
Köpek, karanlık ve tenha sokakta yürümektedir. Ayak sesleri sokakta yankılanmaktadır. Yorulana kadar yürüyecek ve kendine kıvrılıp uyuyacak bir köşe bulacaktır. Melike, eşinden yeni ayrılmış yalnız ve güzel bir kadındır. Yetenekli bir yazardır ancak evli olduğu sürede kelimelerden uzak kalmıştır. Yeni taşındığı evinde, hava kararıp mahallenin sesi soluğu kesilince yazılarını yazmaktadır. Karanlık ve sessizlik onun ilham kaynağıdır. Melike ve Köpek’in yolları defalarca kez kesişecek ve sonunda bir trafik kazası sonucu birleşecektir.<br />
Tahir, Melike’nin karşı komşusudur. Annesiyle yaşayan Tahir, sessiz ve içe dönük bir genç adamdır. Elektirik Kurumunda teknisyenlik yapmaktadır. Sıradan bir hayat sürmektedir ancak sıradışı konulara ilgi duymaktadır. Vahşi hayvanlar ve enteresan konular hakkında belgeseler izlemekten hoşlanmaktadır. Tuhaf denilebilecek bu adam Melike’yi bir gece, vardiya dönüşü fark edecek ve belgesel izler gibi izlemeye başlayacaktır. Melike’nin Tahir’den hiçbir zaman haberi olmayacak ancak yaşanan karanlık bir anda Tahir, Melike’nin hayatını etkileyecektir.<br />
Ömer, Melike’nin eski eşidir. Bilgisayar mühendisi olan bu genç adam Melike’den yedi yaş küçüktür. Melike’den şiddetli geçimsizlik gerekçesiyle boşanmış olmalarına rağmen bir türlü vazgeçmemektedir. Aslında boşanmalarının temelinde maddesel bir adamla duygusal bir kadının çatışmaları vardır. Ömer aralıklı olarak ve sıkça Melike’ye tacizleri sürmektedir. Kadın, durumu her zamanki yapıcı tavrı ve Allah’ın genelde kadınlara bağışladığı tahammülle idare etmektedir.<br />
Melike’nin yaşadığı mahalle büyük bir şehrin orta gelirli insanlarının yaşadığı bir yerdir. İnsanlar birbiri ile çok iletişim kurmaz, kendi halindedir. TV, İnternet ya da edinilen bir komşu çoğu için yeterlidir. Öyle ki bir keresinde Tahir’in Annesi yan apartmandan gelen kokuların nedenini TV izlerken öğrenmişlerdir. Yan apartmanda yaşayan bir yaşlı kadın çöp biriktirme hastalığına yakalanmıştır. Kokunun nedeni, dramatik bir olay sonucu doğranarak ölen birinin cesedinden yayılan koku değil, sadece birikmiş çöplerdir. (Anne bu fikrini oğlu Tahir ile paylaşırken; Ulusal bir kanalda öğle kuşağında yayınlanan bir kadın programını izlemektedir: Öldürülen kocanın cesedine iki ay önce kiralanmış bir dükkânda ulaşılmıştır. Adam küçük parçalara ayrılarak çeyiz sandığına özenle yerleştirilmiştir. Ölünün karısı ve aşığı suçlanmaktadır.)<br />
Tahir’in Annesinin yine TV’den öğrendiğine göre; sırayla şehrin semtlerinde elektrik kesintisine gidilecektir. Kesintiler bir ay sürecek ve elektrik hatlarına genel bir bakım yapılacaktır. Anne elektrik teknisyeni oğlundan bu haberi öğrenmeyi tercih ederdi. Ancak Tahir herkesin bildiği gibi çok konuşmayan bir adamdı…<br />
Melike işte bu yerde, yalnızlığını köpekle giderecektir. Ara ara yiyecek ve su vermeye başladığı Köpek’e eski eşinin ısrarları sonucu buluştukları bir günün bitiminde mahallenin dar sokaklarından geçerken çarpmışlardır. Melike, Köpek’i tedavi ettirmiş ve yaşanan kaza sonucu büyük oranda görme kaybıyla hayatını sürdürecek olmasından kendini sorumlu tutarak ona sahip çıkmıştır. Aslında köpek için bu karanlık olay; sıcak bir yuva, yemek ve şefkatle sonuçlandığı için iyi bir durumdur.<br />
Köpek, Tahir’inde sevdiği bir hayvandır. İleri yaşı yüzünden kamburlaşmış sırtı, açlıktan çıkmış kaburgaları ile perişan görünümlü bu hayvan ona ilgi çekici gelmektedir. Köpekle kurduğu iletişim Melike’nin “o karanlık gününde” Tahir’in çok işine yarayacaktır.<br />
Tahir’in Melike’ye ilgisi istikrarla sürmektedir. Adını öğrenmek için daire numarasını hesaplayıp ziline bakıp adını öğrenmiştir. Mahalledeki bu yeni kadını daha iyi izlemek için bir dürbün bile edinmiştir. Kadın en çok karanlıkta görünmektedir: Yazın getirdiği sıcak havaları da fırsat bilen kadın, pencereleri ve perdeleri sonuna kadar açıyordu. Tahir hemen camın önüne yerleştirdiği masasında onu, bilgisayarının başında yazarken görüyordu. Uzun yazdığında, koyu renkli kıvırcık dolgun saçlarını ensesinden kalemle tutturuyordu. Sonra arada telefonda hararetle konuşuyordu. Elini kolunu çok hareket ettiriyordu. Pencereden sarkıp sokağı izlediği de çok oluyordu. Evine nadiren insan geliyor ve o nadiren evinden çıkıyordu. Bir kaç kez kumral, uzun boylu, iyi giyimli genç bir adam evine gelmiş ve gelişinin sakinliğine zıt olarak bu adam öfkeyle evi terk etmişti. Tahir, günlerce kadını izledi. Bu arada işine gidip geliyordu. Şehrin her iki günde bir yeni bir mahallesi, akşam saatlerinde elektriksiz kalıyor ve zifiri karanlığa gömülüyordu. Tahir, kazılan yollar yenilenen kablolar arasında tellerle haşır neşir olmaktan memnundu. Evine yorgun argın dönse de Kadın’ı İzlemekten geri kalmıyor ve belgesellerini izliyordu. Geçen izlediği belgeselde farklı düğüm tekniklerini öğrenmiş ve hatta kablolar üzerinde tatbik etmişti. O “karanlık günde” bu düğümlerin işine yarayacağını asla bilemezdi. <br />
Mahallenin elektirikleri iki gün süreyle akşamları kesilecekti. Hep tekrarlanan işlemde Tahir görev almadı. Evinde yan gelip yatacak ve Kadın’ı izleyecekti. Öyle de yaptı, kadını izledi: Kadın lambanın altında oturuyor ve telefonla konuşuyordu. Telefon konuşmasından kısa bir süre sonra aralarda kadının yanına gelen genç adam salonda göründü. Oturdular, adam dağınık görünüyordu. Konuşmaları sertleşti. Adam kadına bir tokat attı, sonra kanepeye düşen kadının üzerine çullandı. Kadın çırpınıyordu. Köpek geldi. Adam köpeği defalarca itekledi ve sonunda içeriye götürüp kilitledi. Kadın telefon açmaya çalışıyordu ama başaramadı. Adam kadını kanepeye yeniden itti, boğuşuyorlardı… Tahir bi’şiler yapmalıydı.<br />
T- Doğada dişisine zarar veren tek canlı biziz!<br />
Saatine baktı, arkadaşını aradı… 4 dak. Sonra elektrikler gidecekti. İş kıyafetlerini giydi, metrelerce kablo aldı, lambasını açtı ve evden sakince çıktı. Karşı yola geçti ve apartmandan içeri girdi. (Elektrik kesintisini hesap edip, apartman sakinleri rahat girsin diye muhtemelen, hep kilitli tutulan kapıyı bu sefer açık bırakmışlardı.) Melike’nin kapısına gelince önce sakince kapıyı vurdu. Sonra biraz ısrarla, sonra da “Kapıyı açın, elektrik idaresindenim. “diye seslendi. Adam kapıyı telefonunun ışığını kullanarak açmıştı. Tahir içeri girdi; Melike’yi gördü, kadın dağılmıştı. Ömer’e bir yumruk atıp yere indirdi ve savunmasız bırakıp kabloyla elleri ve ayaklarını düğümlemeye başladı. Melike paniklemişti, içeriden havlayan Köpek’i karanlıkta el yordamı ile saldı. Köpek Tahir’i koklayıp yalamaya başladı, Melike Köpek’in sevgi gösterisini çıkardığı seslerden fark etmişti. Afalladı. Ömer’le işi biten Tahir geldiği gibi çıkıp gitti ve elektrikler geldi. Ömer yerde düğümlü yatıyordu!<br />
<br />
<br />
<br />
KARANLIK SENARYO<br />
Dış- Gün/Gece: İstanbul Üsküdar/Genel<br />
İstanbul’un sakin ve mütevazi mahallelerinin birinde gece vakti. Sessizlik, sokak lambaları çevreyi sarıya boyamış. Köpek, yağdan fakir bedenini çelimsiz bacaklarının üzerinde taşıyor. Adımları sıra sıra binaların dizili olduğu sokakta yankılanıyor. Sokak sanki boşalıyor ve sadece sesle doluyor. <br />
<br />
Detay: Kamera köpeğin yanından yakın plan adımlarını takip ediyor. Sonra, sokak lambasıyla yarı aydınlanan yola düşen kambur gölgesi görüntüye dahil oluyor.<br />
Köpek (sesi): Boş sokakta insanın kafasına inen bir çekiç gibi adım sesleri.<br />
Dış- Gün/Gece: İstanbul Üsküdar/ Kanayan Kalpler Apt.<br />
Köpek sokakta ilerliyor, yoluna gidiyor. Sokakta sırtsıta dizili yüksek apartmanların biri; Kanayan Kalpler Apartmanı. Göz, yüksekliği boyunca ilerlediğinde gökyüzüne yaklaşıyor. Gökyüzündeki yıldızlar parlak ve güzel görünüyor. Göz apartmanın katlarını çıktığı gibi inerken bir kadında takılıyor. Kadın pencereden sarkmış sokağı izliyor. Onunsa gözleri tenha yolda ilerlen köpekte. İfadesinde hüzünlü ve düşünceli bir anlam. <br />
<span class="Apple-tab-span" style="white-space: pre;"> </span>Yakın Plan: Kadının yüzünde bir hüzünlü ifade.<br />
İç- Gün/Gece: İstanbul Üsküdar/ Kanayan Kalpler Apt. 6. Kat<br />
Kadın, açık camından şehri evine alıyor. Uçsuz bucaksız bir ışık cümbüşünün içinde ara ara karanlık alanlar. Işıkların bazısı göz kırpıyor bazısı da sonsuza kadar aydınlatmayacakmış gibi sönüyor. Kadın üstünde daktilo taşıyan masaya çekip sandalyesini oturuyor. Pencerenin hemen önünde, sonsuz bir ilhamla yazı yazıyor. Ona göre insan, gecenin kollarında daha iyi yazıyor. Dalgalı siyah saçlarını kalemle topladığında ensesine dövülmüş bir yazı okunuyor: “uzayın duygusu”<br />
<br />
İç- Gün/Gece:İstanbul Üsküdar/ Kanayan Kalpler Apt. 6. Kat<br />
Kadın, daktilosunun başında bir süre oturur; sonra beyaz sayfalara kelimeler yazar: (Tak, tak, tak…) Karanlık aydınlığı kapladı. Aydınlık bi’ karanlığa bi’ kendine baktı. Eskisinden daha aydınlıktı. Karanlığa onu aydınlattığı için teşekkür etti; ve lütfen dedi “Sonsuza kadar karanlığınla aydınlat beni!” Kadın sandalyesinden kalktı; karanlık koridordan geçip, yatak odasına gitti. Sokaktan gelen ışıkla, az aydınlanan oda da, el yordamıyla gece lambasının düğmesini buldu. Odaya kırmızı ve loş bir ışık doldu. Çift kişilik yatağına tek başına girdi ve yorganın içine sonuna kadar gömülüp uykuya daldı. <br />
Yakın Plan: Daktilonun içindeki beyaz kağıda yazılan her bir harf… Kadın, odasına doğru ilerlerken öznel kamera… Uyurken, yakın plan…<br />
<br />
<br />
İç- Gün/Gündüz:İstanbul Üsküdar/ Ay ışığı Apt. 6. Kat<br />
Güneş, ışıklarını yeryüzüne saldığında pencerenin perdesi savunmasız kaldı. Onun için sokak lambası ve ay ışığı savaşması kolay düşmanlardı. Geceye karşı galip gelen perdeleri gün ışıdığında uyanan genç adam araladı. Yüzünü aralığa gömüp, sabah sabah sokağı yokladı. Gür siyah saçları dağınıktı. Geniş omuzlarından dökülen tişörtü bedenini örtüyor ama güzelliğini bu örtü gizlemiyordu. Güzel ve genç adam, odaya geri döndüğünde iri siyah gözleri odasında gezindi. Aradığını bulduğunda ise, bir süre baktı ve yüzünü yıkamak için banyoya gitti. Tüm bu anlarda alarm olarak ayarladığı aksak bi’ melodi geriden çalıyordu. (Bir süre)<br />
<br />
İç- Gün/Gündüz:İstanbul Üsküdar/ Garip Sokak<br />
<br />
<b><br /></b>
<b>(Devam etmeli miyim?)</b><br />
<br />Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-33594745887155997362014-02-22T02:10:00.003-08:002014-02-22T02:43:21.261-08:00Çatlak Bilye<br />
<br />
İnsan henüz çok gençken, kesinlikle güzel bir gelecek hayali kurar. Toplumun ve ailenin öğretiyleriyle çocuk aklında; düşünceler, beğeniler ve istekler şekillenir. Kimse hiç olamamak ya da yarım yamalak olmak istemez: İşsiz, evsiz-barksız, çocuksuz, karısız-kocasız, üstsüz-başsız... İşsiz bir üniversite mezunu!<br />
İmkanların dahilinde kendini hayata hazırlarsın. Anne- baba kardeş, sülale, komşu, öğretmen, arkadaş, mahalle, şehir, ülke, 80'lerde televizyon, ,90'larda internet, 2000'lerde facebook, youtube... belki kitaplar, belki müzikler belki bir enstrüman... etkilenirsin.<br />
Lüküsss hayat, güzel hayat pompalamalarını sorgulamadan, en derinlerinde arzularayak, herkesin arasına katılırsın. Herkesin istediğini istediğin için rakibin çoktur ve hayat seni sınava tutar. Kullandığı kanallar çevrenle sınırlıdır: (Türkiye) ÖSYM, Üniversite, Dil okulu çeşitli kurumlar ve işyerleri... Hiç olmadı hanenden biri; koca- karı, çocuk, amca, hala, kayın, hısım... Niye öyle? Neden olmadı? Hangi yolu seçeceksin: a, b ya da c.<br />
-Bilye torbasındaki renkli misketler, birbirinin kafasına vurmadan önce, torbayı avuçlayan elin, "bir dost" olduğunu sanır. Oysa o ne kadar yuvarlak, pürüzsüz ve renkli olursa olsun, elin derdi, kendi keyfi için onu fırlatıp atmaktır. Bir bilye ve bir diğer bilye... Bilyenin kalın kafasını kırmak zordur, elin keyfi için oraya buraya fırlar, zıp zıp zıplar durur.-<br />
İnsan düşünüyor mu, insan seçiyor mu, insan yaşıyor mu?<br />
Ulan, el gelmiş avuçluyor, parmaklıyor işte be(!) Sen de ilk avuçlanan olmak için uğraş dur, kafan kırılınca anlarsın gerçekleri...<br />
Köyüne dön gardaş, ince bir çubuk al ve toprağı karıştır, havalansın diye, ele hayrın olacağına börtüye böceğe olsun, sevaptır, Ah bak, kuraklık kapıda... Aşık veysel demiş ya hani, bizi koynuna alacak, sarılıp yatacak olan yar "kara topraktır" diye. Bari serilmeden onun bereketli göğsüne, bi' hayrımız olsun(!)<br />
Off bee offff (!)<br />
Kırmadan önce oturup memuriyet sınavına çalışayım... Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-64151675115741810012013-07-19T01:56:00.001-07:002013-07-19T11:16:59.891-07:00Kraliçe dedi ki; "Yağlanmak güzeldir"<div class="MsoNormal">
İçimde bir şarkı çalıyor. Göğsümdeki ritm diyor ki; “Benim
krallığıma gel!” Kemikli bedenimin altındaki yağlı kalbim, gergin bir davul
gibi yatıyor. Onu hareketsiz bıraktığım günden beri oldukça kilo aldı:
Yalnızlıkla besledim onu, anlayışsızlıkla besledim, Sözde hoşgörüyle besledim… Şimdi,
eskiden kırılgan olan kalbimle bütün tok sesleri çıkarabiliyorum. Mesela “SİKTİR
GİT, BOŞVERESENE, HADİ LAN ORDAN, BENİM SORUNUM DEĞİL, DEFOL GİT…”<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kalbim benim krallığım. Kolayca “Benim krallığıma gel!” diyebiliyorum.
İnsanları içeri buyur ediyorum. Çünkü yağlı ve gamsız tavrıyla kendini koruyacağından
şüphem yok. O birileri, doğru dürüst davranırsa ne ala, yoksa güçlü bir tokmak
darbesiyle hadi “YALLAH!” En son kimin yüzünden yağlandı kalbim hatırlamıyorum,
Aslında tek tek olayların çok da önemi yok. Sonuçta yağlı ve benim içimde nispeten
daha güçlü bir K/albim/rallığım var. <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Krallığımda hayat akarken başkalarınınkinde de hayat
sürüyor. Bazılarından tiz sesler geliyor. Kapaklarımı sıkı sıkı kapatıyorum: Kulak
deliklerimle göz kapaklarımı özellikle sıkı örtüyorum. O ince/likli sızıntıya
tahammülüm yok; rahatsız oluyorum. Eskiden duyduğum şefkat duygusunun yerini çoktan
acıma ve tiksinti aldı. Farkındayım: Duyarlı kalmaya çalışmak boşa çaba (.) Za/yıf/rif
kalplerdeki krallıklar yıkılmaya mahkumlar. “Hep böyle kal(!) demek en büyük
aptallık. Yaşamanın tek yolu, değişmek. Hayatın akışı bu yönde, direnmek
anlamsız. Teslim ol ve zayıf olma. “Yağlan(!)” ve “Yaşa(!)”<o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-59864852470922267602013-06-18T13:34:00.000-07:002013-06-18T13:34:06.505-07:00Tuğçe der ki: Bir zamanlar bok suratlı yüzünden ben…<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
Yazının şarkısı: <a href="http://www.youtube.com/watch?v=2QsLEBzQIos&list=PL5EBCC4E619B072EA">http://www.youtube.com/watch?v=2QsLEBzQIos&list=PL5EBCC4E619B072EA</a><o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kapının eşiğine çömelip kalmıştım, taş çıplak ve soğuktu,
etimi üşütüyordu, sızlayan yerlerimi dayayıp acımı hafifletmek isterdim ama
kımıldamaya korkuyordum. Ne kadar süredir orda öyle hareketsizdim, bilmiyordum.
Yumuşak yaklaşımlardan eser kalmamıştı; yıllar onunla, benden o ilk duyguları
alıp götürmüştü. Çığlıklar atıyordum ve tırmalıyordum öfkeliyken, üzerime tokatlar
ve tekmeler savrulurken gereksiz bir çabaydı benimki ama içimden geliyordu. Onu
seviyordum ve onu sevmiyordum; beni seviyordu ve beni sevmiyordu. Belki tam
anlamıyla Aşk’tı bu belki de “Hayat’ın” tam karşılığı: Kaotiktik bi’ kere değişmiştik
sonra, sonra barışçıl ve savaşçıl anlarımız olmuştu… Sonsuz uzaydaki bilinen ve
henüz bilinmeyen her şey gibi yerimizde durmuyorduk ve bir yere de varmıyorduk.
Eşsiz bir sarmalın içinde dönüp duruyorduk. Nasıl buraya gelmiştik ve nereye
gidecektik bilmiyorduk. Başlangıç ve sonuç yoktu sadece dönüyorduk. -Aşk ve
nefret ekseninde dönüyorduk, kafamda kurşunlar sıkılıyordu ve o yankılanan
güçlü ses beni vuruyordu.-<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Küçükken dünya dönerken nasıl olduğum yerde durduğuma, nasıl
başımın dönmediğine anlam veremezdim şimdi büyüdüm ve anlıyordum, bilimin
söyledikleri mantıklı geliyordu. Ama bu kapı eşiğinde etlerim sızlarken neden
oturup kaldığımı bilmiyordum. Anlam veremiyordum kendime, bilmiyordum(!) Sinir
bozucuydum. Bok suratlıyı hala seviyordum ve her kavgadan sonra ona dönüyordum.
-İçimdeki sevgi vuruluyordu ama ölmüyordu.-<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Büyük ve anlamlı bakan gözleri vardı, içimi ısıtan… Tanrım
bu öküz de kim? Ben bir öküzü sevemem ki! Canımı acıtan bu öküzün, bu bok
suratlı herifin gitmesini ve benimkini geri vermesini istiyorum! Mümkün müdür? –Zaman
gösterecek.-<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Küçük bir çocuk gibi ağlamak ve Tanrı’ya yalvarır gibi
yalvarmak, geri ver onu, bana geri? Yoksa seni defalarca kez tırnaklamak ve o
bok suratına sövmek zorunda kalacağım. Belki de bıçaklayıp uykun da öldürürüm
seni. Vahşet ve gazetede küçük bir manşet. Üçüncü sayfa haberi, ucuz ve
tanıdık. Kaç kadın ve kaç erkek önce severken birbirini deliler gibi sonra
öldürmüyor ki(!) <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Delilik! Hepsi delirmekten ve delirtmekten oluyor zaten,
deliler gibi sevmekten, ölecek kadar sevmekten… Ah(!) gebertmek istiyorum şimdi
seni, bağırsaklarını deşip dışarı çıkarmak ve o kalın ensene dolamak istiyorum,
seni kalın bağırsağınla asmak istiyorum, uzun mutfak lambasında sallandırmak –Bok
suratlı pislik- <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Evden kapıyı vurup çıkmanı sessizce beklemem, hep böyle
sessizce bekleyeceğim anlamına gelmiyor; yerimden kalkmalı, yıkanmalı, arınmalı
ve yaralarımı sarmalıyım. –Sana bir şans daha vermeden önce…-<o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-24272301374554761072013-06-10T12:09:00.002-07:002013-06-10T12:09:40.883-07:00AMPUL KAFALI SARI DEV VE AĞAÇ<br /><div class="MsoNormal">
Ağaç, kalın bir gövde, ince kollar ve uzun parmaklarla hayata
tutunuyor. Bazen rüzgar; yumuşakça eserken ve okşarken yapraklarını; bazen üzerine
sertçe savururken tozu toprağı o hayata sımsıkı sarılıyor. Aşıklar gövdesini
bıçaklıyor, derisini sıyırıyor, sesini bile çıkarmıyor. O hep iyi niyetten
biliyor, masum duygular yüzünden… Acısı hafifliyor, sessizce yaşamayı
sürdürüyor. Aşk acısıyla yanıp içindeki ateşi söndürmek için, içlerine kafa
yapıcı sıvıları akıtan zavallılar, gövdesine dayanıp ağlıyor sonra şişeleri
ayakucunda bırakıp gidiyorlar, kızmıyor. O hep iyi niyetten biliyor, masum duygular
yüzünden. Sonsuz bir hoşgörüyle ve sessizce yaşamayı sürdürüyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Şakalaşıp oynaşan
yeni yetme aşıklar, dallarını kırıp yapraklarını çekiyor, tepesine tırmanıp
kuşları avuçlarıyla yakalamak isteyenler bile var. Aşk gösterisi tehlikeli
olabiliyor. Üzerinden düşüp kolunu kıranlar var (Ah be ah!) İzler bir ömür
taşınıyor, bedenler toprağa karışıyor, boşalıyor. Ağaç üzerinde gösteriler
sürüyor. Pazartesi, Salı, Çarşamba…
günler birbirini kovalıyor; dayanananlar, tırmananlar, acıtanlar, kanatanlar
hiç bitmiyor. O hep iyi niyetten biliyor, masum duygular yüzünden. Kızmıyor, sonsuz
bir hoşgörüyle ve sessizce yaşamayı sürdürüyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hayat, rengarenk bir gökkuşağı başı da yok sonu da, altından
da geçilmiyor. Ağaç başını hatırlamadığı sonsuz bir hayatın içinde, gökkuşağının
altında, insanlarla yaşıyor. Dünyayı izliyor, aşık ayyaşlar ve çapulcular
çevresinde değişiyor da değişiyor. hayat; deniz gibi dalgalanıyor, nehir gibi kıvırıyor,
kadın gibi deviniyor, çocuk gibi oynuyor… Deniz’ler, Nehir’ler kadınlı çocuklu
onun hep dibindeler. Hareket etmese de o, hayat renkli, hareket etmese de o
hayat hareketli: Biliyor; insan bile hızına yetişemiyor. Mutlu mutlu yaşıyor
ömrünü, bol bol nefes alıp veriyor. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ama, bu aralar aldığı nefes içini yakıyor, sanki köküne
biber sürmüşler. İnsanlar da çoğaldı anlam veremiyor. Kolları çok, parmakları uzun;
hepsini okşamak, kucaklamak istiyor ama ilk defa yetememekten korkuyor. Bu ilginin
nedeni nedir? Ama tabi ilgi güzel. Ağaç, Allah’ın kudretli elinde aşkla
yaratılmış, yaradanı seviyor, aşkın kendisi o, ondan ötürü her şeyi seviyor: Kuşları,
bulutları, rüzgarı, Ayyaş, çapulcu aşıkları seviyor. …Seviyor da seviyor... Çevresinde aşk olsun
ona o güzel. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ampul kafalı sarı devi bile seviyor! “Geçen gövdesinde derin
bir acı hissetmişti, içinden hangi aşık delirdi diye geçirmişti? Ayyaş ,çapulcu
aşıklar, aşktan kendinden geçerdi, içerdi içerdi, derisini sıyırıp, kalpler
çizerdi –de bu öyle değildi. Beterdi(!) Acısını hafifletmek için iyi niyet
aradı çevresinde? Aşk yoktu, aşık yoktu ne ötesinde ne berisinde ne de
tepesinde… Sarı büyük bir dev vardı, ısırığı da pek bi’ acıtmıştı! Canına
okumak isteyen bu sarı, ışıklı, yanıp yanıp sönen, ampül kafalı dev de kimdi?
Onu bir türlü çözemedi. <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
O dev peyda olduğundan beri çapulcu ve ayyaş aşıklar; Deniz’ler,
Nehir’ler kadınlı çocuklu, geceli gündüzlü dibindeler… Biberli hava da
hafifledi. Derin derin nefes alıp verebiliyor yeniden… Her nefeste dallarına ve
yapraklarına oksijen doluyor. Hayat çok güzel, yaşamak çok güzel yeniden en
derinden hissediyor. Oh Be(h) Mis! <o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-92034455989516708802013-05-28T11:08:00.005-07:002013-05-28T11:08:45.625-07:00Yalnızlığımla biz başbaşayız<div class="MsoNormal">
Benim tanıdığım yalnızlık seçkindi, asla makyajsız insan
içine çıkmadı ve güldü daima; en boşlukta, en soğukta, en karanlıkta ve en
titrerken iliklerine kadar. O kadar çok sevildi ve alkışlandı ki onca güzel meziyetinden
kimse onun yalnız olduğunu anlamadı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Benim tanıdığım yalnızlık gururluydu, asla kimseye derdini
açmadı, güçlü bilinmek istedi daima; en çaresiz, en muhtaç, en titrerken
iliklerine kadar. O kadar çok sevildi ki sonra o gururlu duruşuyla, taktir etti
onu kalabalıklar ve alkışlandı, kimse onun yalnız olduğunu anlamadı. <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Benim tanıdığım yalnızlık sadıktı, iyi günümde ve kötü,
yanımda durdu daima; Mütevazi ve içtendi hep ve hep yanımda. ben en karışık,
ben en kalabalıkken iliklerime kadar. Yanımdakiler beni gördü, bense seçkin,
gururlu ve sadık dostumu(!)<o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-85038244811643518522013-05-28T10:11:00.003-07:002013-07-19T03:56:22.840-07:00Sarımsak<div class="MsoNormal">
Tuğçe, Ayşe Hanım’ın mutfağında sarımsak soyuyordu.
Mutfaktaki müzik, kulaklarından içeri dökülüp ruhunu dolduruyordu. Yer yer
yavaşlayan ve yer yer hızlanan melodi hafızasını canlandırıyordu. Müzikte
sözlerde vardı. “Sözlerde adamı hatırlatıyordu, yarasını kazıyıp, kanatıyordu.”
Dışarıda gökyüzü denizle öpüşürken o sarımsak soyuyordu, yüzü solgundu. Canı
bugün dudaklarını ve yanaklarını boyamak istememişti; sadece gözlerinin üzerine
ince bir kalem çekmişti; yoğun kirpikleri yaştan ıslandı. Sarımsakta yaştı.
Anını mutfakta sükunetle geçirmek, huzur, ne kadar az tattığı bir duyguydu
eskiden. Canının yanmasına alışkındı o, bedeninin ve ruhunun çürümesine
alışkındı; her gün aynı bok suratlı adamla uyanmaya ve geceleri onunla uyumaya
alışkındı. Küçük eksiklerin büyük hatalarmış gibi algılanmasına alışkındı.
Mutfak kapısına arkasını dönerken içi endişe dolardı; baktığı ilgilendiği
adamın –kim bilir bu sefer hangi nedenden- ani hamlelerine, şiddetli
darbelerine alışkındı. Işıl ışıl bi' cildi vardı ama fondöten kullanmak
zorundaydı; yoksa vücudunda bok suratlının bıraktığı izleri nasıl kapatırdı… Şimdi
vücudunun bir kaç yerinde taşıdığı yara ve dikiş izi dışında onu cildinde
rahatsız eden bi’şi yoktu, fondöten de pek sık kullanmıyordu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Tuğçe derin ve sessiz bir nefes aldı. Kendisiyleydi ve
özgürdü. Bir adam yoktu ve yalnız hissetmiyordu çünkü kendinin farkındaydı;
kendi varlığının, isteklerinin, ihtiyaçlarının… Aklında sadece kendisi vardı. Kendi varlığıyla dopdoluydu. Yalnızlık o adamın kollarında uyurken vardı, mutfak
masasında karşı karşıya oturmuş yemek yerken vardı, Banyoda sırtını keselerken
ve hemen sonrasında onunla sevişirken vardı. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Tuğçe bok suratlıyı sesli anarken Ayşe Hanım içeri girdi. <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ayşe -Mantılar neredeyse haşlanmış, soydun mu sarımsakları? <o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
Tuğçe'nin yüzü birden aydınlandı, bu öğlen yemekte mantı
vardı. Ayşe Ablası, Nilgün ve o birlikte yaptıkları mantıları kız kıza
yiyeceklerdi. Nefesinin sarımsak
kokmasında bi' sakınca yoktu atık. Hoooooooo be hooooooo (!), dünya varmış. Tuğçe kendiyle dolu şimdi mutlu bir
kadındı. <o:p></o:p></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-6755078871003768347.post-67623565599758128292013-05-21T11:44:00.000-07:002013-05-21T11:49:06.967-07:00NEJLA’DAN BİR GÜN ÖNCE<br />
<div class="MsoNormal">
Kırmızı bir elma.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yeşil bir yonca.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yürüyen mavili bir kadın,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Parmak uçlarında.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Yüksek ağaçlar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yüzünü göğe çevirmişken o ,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kızıl saçları dalga dalga.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Eflatun bir gökyüzü.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Çiçek kokan rüzgar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kanat çırpar özgür kuşlar.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Mavili, kızıl saçlı kadın,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yürürken parmak uçlarında yalın ayak,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yeşil yonca eziliyor altında.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Avuçlarındaki kırmızı elma,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Isırılırken iştahla,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yarım kalmaktan mutlu.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Mavili Kadının içi daha kırmızı,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
O büyük ısırıkla.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Ağaçlar yapraklarıyla güneşi süzüyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kadın izlerken eflatun gökyüzünü, <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Toprak rengi gözleri kamaşmıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İçinde çağlayan bir şelale,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Her notaya basıyor,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Her rengi alıyor,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Hüzün renginde akıyor,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sevinç renginde akıyor,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Kararıyor, sararıyor ve kızarıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kırmızı elma bittiğinde, <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
mavili, kızıl saçlı kadın eve dönmeye karar veriyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Eflatun gökyüzü kararıyor ve rüzgar soğuk esiyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Kadın saçlarını topluyor, parmak uçlarındaki toprağı
silkeliyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Ayakkabılarını giyiniyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Gri şehrine ve bir artı bir evine gitmeden hemen önce, <o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Arabasında, yalnız oturuyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İçindeki sesler ver renkler solgun.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Şehrinin rengini giyinmeye hazır.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Arabaya biniyor, yolu alıyor, evine varıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Gri kaldırımı bir gün daha topuklarıyla aşındırıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Eve girer girmez bir duş alıyor,<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Tuvaletini edip elmayı çıkarıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Sonra hemen yatıyor.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
Yarın yine iş var ve iş arkadaşı Kedi suratlı, meymenetsiz
Nejla.<o:p></o:p></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Özlem Kaplanhttp://www.blogger.com/profile/13462337874872834114noreply@blogger.com0